Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

“İnsan Değer Hareketi” ile İlgili Bir Değerlendirme

Davut Güler Yazdı;

“İnsan Değer Hareketi” ile İlgili Bir Değerlendirme

“İNSAN DEĞER HAREKETİ” sonuç bildirisi metni ve sürece şahit biri olarak; yeniden bismillah diyen ve yola revan olan arkadaşlarımızın bu yeni hareketlerine hem hayırlı olsun hem de ilk gününde gördüğümüz doğruların destekçisi yanlışlarında hatırlatıcısı görevimizi ifa etmek, bir sorumluluktur.

Öncelikle hayırlı olsun bu yeni hareket ve yolculuk. Adil şahitlik; söz, fiil bütünlüğü ve uyumu varsa anlamlıdır. İnsanın ruhunu okşayan kavramlar ve cümleler kurmak bir an için anlamlı görülebilir. Ama eğer o kavramları örseleyen onlarca olay yaşanıyorsa onlara bir satır cümleyle de olsa değinilmiyorsa o kavram ve cümleler bir retorikten öte bir anlam ifade etmez. Bu bağlamdan sonuç bildirisinden betimlediğimiz cümleden de görüldüğü gibi: “İnsanlığın ufkunun karartıldığı, ruhunun örselendiği bir zaman diliminde İnsan Değer Hareketi olarak yeniden TevhidAdalet ve Özgürlük ruhuyla yola çıkıyoruz.” Bu anlamlı cümle ve aynı zamanda anlamlı kavramları hatırlatmaktadır!  

Kavramlar bir beden üzerindeki görkemli ve albenili giysiler gibidir. Beden maraz taşımamalı ki; bu güzel görünüm insanlar için bir güvence olsun, insanlar bu görünüme aldanmasın. Büyük insan toplulukları hukuksuzluk yaşıyorsa, bu hukuksuzluk sonucu büyük hak ihlalleri oluyorsa, insanların hayata tutunması her gün daha azalıyorsa, eğer bu feryat ve figanlar sizin gündeminizde yoksa; “adalet ve özgürlük” nedir ve nasıl bir şey demezler mi?

Bu çelişkiyi yaşayanları Rabbimiz “Onlar sanki elbise giydirilmiş kütükler gibidir..” Bu bağlamda söz ve amel bütünlüğünü içselleştirip yaşama aktarılmazsa Allah korusun nasıl bir duruma düşüleceğini Rabbimiz işaret etmektedir. Diğer veçhede ise; bu bütünlüğü (söz ve amel) yaşayanları ve kendi rızası için yola koyulanları yalnız bırakmayacağını da müteaddit ayetlerinde Rabbimiz hatırlatmaktadır. (47/7, 22/38, 22/40, 22/43-44..)

12 Eylül öncesini yaşayan ve askeri darbesi sonrası yeniden örgütlenen, 28 Şubat Postmodern darbesiyle 2000’li yıllardan büyük sarsıntılar geçiren ve 2006’dan yeni bir anlayışla yeniden örgütlenen (ANADOLU Eğitim ve Davet PLATFORMU) bu yapı 15 yıl sonra; yaşanan yöntem ve yönetme tartışmasıyla (yöntem ve yönetme farklılığı veya metodik tartışmayı/ayrışmayı sıradan bir olay olarak görmemek gerektiğine inanıyorum.) başlayan bir süreç sonuç olarak tabir caizse bir elmanın dilimi gibi ikiye bölünen, bu bölünen hareketin ve yine tabir caizse bir dilimini temsil eden arkadaşlarımız yeni bir yola koyuldular. 

Bir dilimi/grubu önceki kurumu/(Anadolu Platform) devam ettirirken, diğer dilim/grup (İnsan Değer Hareketi) da yeniden bismillah diyerek yola revan olduklarını ilan etmiş oluyorlar.   

Sonuç bildirisinde de vurgulandığı gibi; “Allah’ın rızasına erişmek adına samimi niyetlerimiz ve çabalarımızla 40 yıldır bu topraklarda yürüttüğümüz çabaların..” bu büyük çaba(ANADOLU Eğitim ve Davet PLATFORMU)nın bir ve beraber olarak son buluşması yani 9. Genel Kurul Toplantısı, 09.08.2020 tarihinde gerçekleştirdi. Toplantı sonrasından yaşanan problemler bir sonuca kavuşamayınca; kaçınılmaz olarak bir ayrılık yaşanmıştır.

Yaşanan bu problemi bir düşmanlığa dönüştürmeden ayrışan arkadaşlarımız, gerek yeni bir yola koyulan arkadaşlarımız ve gerekse de diğer arkadaşlar, evet her iki grubun bu tavırlarını da olumlu görüyoruz.

Uzun bir yolculuğun böyle bir sonla karşılaşması elbette bu harekete emek vermiş her bir arkadaşımızı derinden etkilemiş ve üzmüştür. Bu hareket Türkiye İslami Hareketinin bir parçasıdır. Bu arkadaş çevresinin yaşadığı tecrübe, mücadele tarihi içinden yerini alacaktır. Merhum Erbakan Hoca’nın Refah Partisi’nin kapatılma sürecinde söylediği tarihi bir sözü var: “Bu kapatma (Refah Partisi) büyük insanlık yürüyüşünde bir noktaya bile tekabül etmez” demişti. Bu kardeşlerimizin yaşadığı bu olayda aynı şekilde değerlendirilebilir. Yaşanan nice olaylara bir yenisi eklendi deyip, yolculuğa/(kulluk sorumluluğumuzu ifaya) her biri veya her birimiz devam edeceğiz demektir..  

Gerek bu (Geniş Katılımlı İstişare Toplantısı) sonuç bildirisi ve gerekse bu sürece şahit olan biri olarak gözlemimiz şöyledir. Genel Kurul sonrası yaşanan sorun çözülemeyince bu hareketin birinci ve ikinci kuşağından yer alan arkadaşların çağrısıyla 12-13 Haziran tarihinden bir araya gelen arkadaşlar yeni yapılanmayla ilgili son kararlarını verdiler ve yeni yol haritasını da belirlemiş oldular.

Toplantı sonrası sonuç bildirisindeki şu ifadeler: “Tarihî koşulların bizleri görevi üstlenmeye çağırdığı bu süreçte zihinlerimizi berraklaştırmak, yanlışlardan dönmek, zamanın ve coğrafyanın bizlere yüklemiş olduğu sorumlulukla ve ahlaki bir duruşla insan ve değeiçin harekete geçmek zorundayız.” Böyle bir sorumluluğun kendileri açısından kaçınılmaz kıldığını ifadelerden açıkça görebiliyoruz.

Bir üst paragraftan bold ve italik (insan, değer, hareket) olarak verdiğimiz kelimeler yeni hareketin ismi olmuş oldu. Bu son toplantı sonrası kamuoyuyla paylaşılan sonuç bildirisinde, yeni hareket şöyle tanımlanıyor: “Hareketimiz, Rabbimizin Kur’an’la bütün insanlığa sunduğu hidayet mesajını, Hz. Peygamber’in (sav) sünnetiyle birlikte düşünme ve yaşama idealinin sonucunda teşekkül etmiş bir İslami Harekettir. Allah’ın rızasına erişmek adına samimi niyetlerimiz ve çabalarımızla 40 yıldır bu topraklarda yürüttüğümüz çabaların yeni adı İnsan Değer Hareketi’dir.”

İnsan Değer Hareketi kendini bir İslami Hareket olarak vasıf ediyor. Faaliyet alanını da oldukça geniş tutuyor: “İnsanı nesneleştirerek ilahi olandan koparan, güç, şiddet, egemenlik, arzu sarmalında robotik insana dönüştüren, doğayı katleden, toplumları parçalayan, kadını ve erkeği fıtratından koparan, yerkürede fesadı yaygınlaştıran batıl zihniyetlere karşı hakkın egemenliğinin ikamesi için mücadele edeceğiz. Yerkürede çekilmez boyutlara gelen sömürü, baskı ve zulüm düzenine karşı adalet ve medeniyet eksenli bir dünya inşa etmek bu mücadelenin asli misyonunu oluşturur.”

Hareket merhaleciliği/tedriciliği benimsediğini sonuç bildirisinden görüyoruz: “Şu an içinde bulunduğumuz dönem nihai aşama değildir. Şartların ve imkânların değişmesiyle birlikte dönemlerin de değişeceğinin bilincindeyiz. Bizler için önemli olan yeni dönemi ve şartlarını görebilmeyi sağlayacak rikkat ve hassasiyete sahip olmaktır.”

Hareket an itibarıyla bulunduğu toprakların üzerindeki yaşanmış tecrübeyi sahipleniyor: “Anadolu’daki 1000 yıllık İslamlaşma ve medeniyet mücadelesi bizim mücadelemizdir…” derken Selçuklarla başlayan tarih referans alınmış. Bu noktada bir eleştiri hakkımızı kullanalım. Hâlbuki bu kadim topraklardan farklı kültürler ve kavimler yaşıyorlardı. Kürtler 1400 yıllık İslam tarihinden önce de buralardan yaşamaktadırlar. Bu topraklardaki İslamlaşma 1000 yıllık bir tarih değildir. Bu retorik doğru bir retorik olmadığını biraz tefekkür edilirse, arkadaşlarımız da göreceklerdir. Yoksa kendileriyle ters düşeceklerdir: “Gücümüzü tarih ve kader birliği içinde olduğumuz kendi insanımızdan alıyor, onun sağduyusuna güveniyoruz.”

Hareketler bazen iç ve dış sebeplerden etkilenerek iç sorunlar yaşar ve ayrışmalar olur. Ayrışanlar bu ayrışmaları metodik veya farklı unsurlara bağlarlar. Ayrışmalar süreç içerisinden daha sert/katı(el-Hicre ve Tekfir gibi..) yol benimseyebilirler. Bu bağlamdan hareket bu yaşanılan olumsuzluklardan etkilenerek, mücadele yöntemi olarak, örneğin; “kıyam mı yoksa temkin mi?” ikileminden temkin yolunu seçtiğini açıkça ifade ettiği görülüyor: “Memleketimizin ve toplumumuzun hayrı için çalışıyoruz. Bu bağlamda temel ilkelerimizi esas alarak kendimizi şeffaf, bağımsız ve sivil bir hareket olarak tanımlıyoruz. Din, dil, can, akıl ve nesil emniyeti için mücadele eden, şiddetten uzak, toplumun değişim ve dönüşümünün eğitim ve bilinçlenme ile gerçekleştirebileceğine inanan bir yapılanmayız.”

Bana göre metodik olarak doğru bir yol tuttuklarının hakkını teslim etmek lazım diye düşünüyorum. Bu bağlamda bir hayrın veya güzel bir amelin sahih olması için gerekli olan şey; niyet, istikamet ve meşru vasıtalardır. Örneğin Hac yapmak istiyorsan; önce niyet edeceksin, helal parayla yani helal kazançla, haccın gerçekleşeceği zaman diliminden orada olacak şekilde yola çıkacaksın, o zaman bu yol seni Kâbe’ye götürecek.

Yine devam edersek, hareket misyon olarak kendilerini şu cümlelerle İfade ediyorlar: “Bu misyonun vazgeçilmez unsuru, insanlığı vahyin bilgisi ve diriltici soluğu ile buluşturmaktır. Unutulmamalı ki ahiret kurtuluşunu esas almayan hiçbir kuruluş insanlığa huzur getirmez. Umudun dilini konuşmak, insanlık için bir muştu olmak en büyük sorumluluğumuzdur. İnsanlığın ufkunun karartıldığı, ruhunun örselendiği bir zaman diliminde İnsan Değer Hareketi olarak yeniden Tevhid, Adalet ve Özgürlük ruhuyla yola çıkıyoruz.”

Sonuç olarak diyeceğimiz odur ki; Rabbimizin rahmetinin bir lütfu olarak yeryüzüne ayak bastığımız andan itibaren iyiyle kötünün imtihanını yaşıyoruz. Allah’ın kendine seçtiği kulları olan Resul ve Nebiler tarafından getirilen ve tebliğ edilen mesaj(vahy)ın ilk günden son güne kadar muhatabıyız. İyi insanlar ve toplumlar iyilikleriyle, kötü insanlar ve toplumlar da kötülükleriyle anılıyorlar, hatırlanılıyorlar.

Biz bu insanlık yürüyüşünde iyilikle anılan insanlar içerisinde olmak istiyoruz. Bu bağlamdan hem bir insan(Adem’den kardeş) hem de bir Müslüman olarak kardeşliğimizin bize yüklediği (iyiliğin yanında ve kötülüğün karşısında olma) sorumluluğu ifayla mükellefiz.

Devamı >>>



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Mustafa Özger
30.06.2021 11:24:13
Yazarın bildiride yer bulamadığını belirttiği konular, tümüyle insan ve değeriyle ilgili temel konular zaten. En başta adalet, ırk ve mezhep asabiyeti, yolsuzluk ve yoksunluklar gündemde olmayacaksa mevzu nedir, fark nedir?

YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER