Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Eşleşmelerin düşündürdükleri

Süleyman Seyfi Öğün, corona virüsünün yol açtığı salgının bu kırılganlıkları son derecede belirgin hâle getirdiğini ve bu görünmez virüsün, koca bir medeniyeti parmağının ucunda salladığına dikkat çekiyor.

Eşleşmelerin düşündürdükleri

Diyalektik kavrayış, herşeyde olduğu üzere gücü mutlaklaştırmaz. Dâima ara durumlar ve geçişler vardır. Güç ne kadar mutandan olursa olsun, içinde her zaman güçsüzlüğü barındırır. Trajik, dramatik hattâ komik olan, gücün, kendisini büyütürken içinde gömülü olan güçsüzlüğü de büyütüyor olmasıdır. Zâten târihsel-beşerî kırılganlıklar da buradan doğuyor. Corona virüsünün yol açtığı salgın bu kırılganlıkları son derecede belirgin hâle getiriyor. Görünmez bir virüs, koca bir medeniyeti parmağının ucunda sallıyor..

Daha evvel de yazdım; Corona virüsünün yol açtığı salgının ölümcül etkisi, meselâ, asla 1918’de yaşanmış olan ve 8 ay gibi çok kısa bir zamanda 100 milyon insanın ölümüne yol açan İspanyol gribi salgınında olduğu kadar değil. Hâl böyleyken alınan tedbirlerin orantısızlığı düşündürücü görünüyor. Bu da, “işin içinde başka işler olduğunu düşünmeye meyyâl” bâzı çevrelerin hastalığı küçümsemesine de yol açabiliyor. Bir kere şunu açık seçik görelim: İşin içinde başka işler olabilir. Hatta, bu salgın güdümlü olarak da çıkarılmış olabilir. Ama her hâl ve kârda bu salgının büyümeyeceğini; hele yeni mutasyonlar üzerinden çok daha kitlesel ölümlere meydan vermeyeceğini kimse iddia edemez. Bu sebeple hiç kimsenin bu salgını küçümseme lüksü olmadığını düşünüyorum.

Ben, bu tehlikenin, dünyânın her yerinde iyi yönetilmediğini düşünüyorum. Tuhaf olan, bâzı “ileri” Batı memleketlerinde bu durumun hayli düşündürücü olmasıdır. Batı’nın siyâsal elitlerindeki seviye kaybı burada çok net görülüyor. ABD Başkanı Trump ve İngiltere Başbakanı Boris Johnson’ın salgını ve hastalığı küçümseyen ifâdeleri misâl verilebilir. Çin’den sonra hastalığın en fazla ölüme yol açtığı memleketlerin İran ve İtalya olduğunu biliyoruz. Çin kapalı kutu. Orada meselenin nasıl yönetildiği hakkında fazla bir şey bilmiyoruz. Belki başlangıçta kafayı kuma gömen bir anlayışla davranılmış ve zaman kaybedilmiş olabilir. Ama meselenin ciddiyeti anlaşıldıktan sonra Çin’in tekmil teçhizatıyla çok disiplinli bir şekilde mücâdeleye başlamış olduğunu düşünüyorum. İran ve İtalya’da ise meselenin seyrini daha net tâkip edebildik. Tam bir laçkalık çıktı karşımıza. Bu memleketlerin siyâsetçileri daha dikkâtli ve disiplinli davransalar, belki hastalık bu kadar yayılmaz ve bu kadar can almazdı. Hâsılı iyi yönetemediler ve sınıfta kaldılar. Hastalık henüz Hindistan, Pakistan, Bangladeş gibi Hint alt kıt’asında yayılmadı. Tuhaf bir şekilde, iklimin ve çevre şartlarının çok kötü olduğu ve virüsler için çok daha fazla tutunum sağladığı bu coğrafyayı atlayıp İran’da ortaya çıkması hayli şaşırtıcı görünüyor. Eğer buralarda yayılırsa -İnşa’allah öyle olmaz- eminim ki tablo çok kötü olur.

Hastalığın Hint alt kıt’asındaki muhtemel yayılması yegâne tehlike değil. Bence en az bunun kadar tehlikeli olan ABD’de yayılmasıdır. Henüz bu olmadı. Yine dua edelim; inşa’allah olmaz da. Ama eğer yayılırsa, ABD için gerçekten de felâket olur. Bu durumda, basiretsiz, kaba saba kadrolarca yönetilen, altyapısı köhne ABD’nin, bir de sâhibi olduğu ve asla düzeltilemeyen çürük sağlık sistemi sebebiyle yaşayacaklarını tahmin bile edemiyorum. Amerika için çok yakın bir ihtimâl olan bu durum aslında topyekûn dünyâ için de geçerilidir. Temenni ve dua edelim de, hâdiselerin seyri sağlık sektörünün kapasitesini zorlamasın.

Tabiî ki bu salgın zaten çok kötü işleyen ve kendisini yeniden üretmekte çok zorlanan dünyâ ekonomisinin en krizli olduğu aşamaya isâbet etti. Bu bir tesâdüf müdür, değilse bâzılarının iddia ettiği gibi bir tasarımın eseri midir, bilemiyorum. Pek çok sektör, ağır talep kaybına uğradı. Ama bu meyanda gıda ve hijyen malzemesi üreten bâzı sektörlerde olduğu gibi muazzam talep artışları yaşandı. Salgın ile ekonomik gidişât arasındaki ilişkinin seyri düşündürücü ve tâkip gerektiriyor. Kişisel düşüncem, ister içinden gelmiş; ister dışarıdan gelip eklemlenmiş olsun; fark etmez, dünyânın ekonomik serencâmındaki birikmiş iltihapları kana, bünyeye karıştıran, toksik bir tesir yaratıyor bu salgın. Kötü yönetimler, teçhizat eksikliği, borsaların yaşadığı ağır kayıplar ile Corona salgını eşleşti. Bu eşleşmelerin hayra alâmet olduğunu söylemek tuhaf olur, değil mi?

Türkiye, öyle gözüküyor ki bu süreci dünyâda en başarılı yöneten memleketlerin belki de başında geliyor. Bunu başlangıçta kabûl etmeyenler oldu. Etrâfı âdeta bu salgın ile kuşatılmışken Türkiye’de uzun bir zaman zarfında tek bir vak’anın olmamasını bâzıları gerçeklerin kamuoyundan “saklandığı”, “gizlendiği” yolunda yorumladılar. Ama artık böyle olmadığı anlaşıldı. Başta Sağlık Bakanlığı olmak üzere topyekûn devlet kurum ve kuruluşlarının sorumlu, disiplinli ve akılcı çalıştığını muhalif çevreler de kabûl eder hâle geldi. Bu da, doğrusu sevindirici. Türkiye’de siyâsal taraflar, her şeyde olduğu üzere ortak düşmanın kim olduğu husûsunda da anlaşamaz. Ama, salgında ortak düşmanın bu mâhut virüs olduğu konusunda ittifak doğuyor. O kadar da değil; çok şükür bu hususta da çatışmak basiretsizliğinden muzdarip değiliz..



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz