Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Dikey mimari ve yoğun yapılaşmadan dönülebilir mi?

İsmail KÜÇÜKKILINÇ

Dikey mimari ve yoğun yapılaşmadan dönülebilir mi?

Sayın Cumhurbaşkanımız son zamanlarda yaptığı bazı açıklamalarda her ne kadar ?İstanbul´daki yoğun yapılaşma?dan değilse de [galiba ülke sathındaki] dikey mimarî/yapılaşmadan rahatsız olduğunu dile getiriyor. Bunu bir nedamet ifadesi, bir özeleştiri olarak kabul etmek de mümkün.

Malum olduğu üzere İstanbul´da AK Parti iktidarında vuku bulan yapılaşma etki ve görünüm olarak bir asırlık yapılaşmaya bedel. Şayet bu yapılanlar başka bir iktidar döneminde gerçekleşseydi İslamî hassasiyeti haiz insanlar şüphesiz kıyameti koparırlardı.

İstanbul artık kimliğini kaybetmek üzere. Mesele sadece dikey yapılaşma ile de alakalı değil, yoğunluk ve mimarî türü daha da korkutucu. 

Boğaziçi Köprüsü´nün Avrupa yakasında Zincirlikuyu ve Ortaköy hattında, Anadolu yakasında da Altunizade´ye kadar olan bölgede yol kenarındaki boşluklar AK Parti iktidarı devrinde imara açıldı. İmar ve inşaatın belli şartlara ve hassasiyetlere dikkat edilmek kaydıyla ekonomi için elzem olduğunu savunanlar meyanına dâhil biriyim. Ancak rant, iktisadî mecburiyet ve gereklilikle izah edilemez bir hale evrilmiş vaziyette.

AK Parti devrinde benim de 20 senedir yaşadığım Altunizade, Acıbadem, Çamlıca civarı hep beton (d)oldu. Yapılaşma o kadar yoğun ki, bilhassa yağmurlu günlerde değil köprüye ulaşmak için Acıbadem caddesine, apartman garajından caddeye bağlanan sokağa çıkmak bile imkânsız. Şayet mahallede trafiğin yoğun olduğu saatlerde bir vatandaş kalp krizi geçirse ambulansın yetişip sokağa girebilmesi muhal hale geldi. Metrobüs de olmasa hayat bir işkenceye dönüşürdü. Şehircilik mevzuunda ?zırcahil? biri olarak, iki kıta arasındaki bağlantının sağlandığı bu güzergah çevresinde yoğun bir yapılaşmanın sadece rant gayesine müstenit olduğu söyleyebilirim. 

İstanbul´un her yeri beton kazık dolmuş. İstanbul´un Osmanlı mimarîsinde dikey mimarî minarelerden müteşekkildi, bizim mimarîmiz beton kazıklar. Yaşayanlar 40-50 sene sonra yazılacak eserlerde İstanbul´un beton-kent olmasından dolayı acı ve ağır tavsif ve ithamlara şahit olacak. İstanbul´un değil İslamî kimliği, millî, tarihî ve tabiî kimliği de erozyona uğratıldı. Bunun günahı bizlere de, yani İslam´a mensup tüm insanlara da aittir. Hâlbuki imar ve inşaat meselesi daha makul hadlerde ele alınabilirdi. Üzücüdür ki, ana yollar, yol kenarlarının yüksek binalarla doldurulması sebebiyle artık "açık-tünel" haline geldi.

AK Parti ve Erdoğan seçmenlerine ?rahmeylesin?, ?acısın?. Bu kitlenin elleri başka bir partiye oy vermeye pek gitmiyor. Oy verme dinamikleri çok farklı çünkü. Bazen 8-10 dinamik oy vermemeyi gerektiriyor, ancak bir iki dinamik yüzünden 10 değil 100 seçim de geçse yine de AK Parti´den vazgeçilemiyor. Ancak muhafazakâr-mütedeyyin tabanın mezkûr dinamiklerden dolayı AK Parti´ye oy vermeye mecbur, hatta mahkûm oluşu artık daha fazla istismar ve suistimal edilmemelidir.

Not: 1- AK Parti´nin zengine hizmet eder, fakire de propaganda yapar hale geldiği intibaı verilmemelidir. Köprülerdeki, Avrasya tünelindeki ücretin yüksekliği bu intibaı verir bir mahiyeti haiz olduğu gibi inşaat-ihale modelinin verimliliğini de tartışılır hale getiriyor.

2- Bazı Kemalistler Mustafa Kemal´e toz kondurmamak için radyodaki Türk müziği yayın yasağının bile onun bilgi ve izni olmadan konulduğunu söylerler. Hâlbuki Türk müziğini çok iyi bilen Mustafa Kemal´e rağmen onu radyoda yasaklamaya cüret edecek biri hayatının en büyük hatasını yapmış olurdu. Aynı şekilde bazı AK Partililer de bir kısmı gariban belediye başkanlarını ve bakanları suçluyor. Tayyip Erdoğan, kendilerini ikaz edecek, kendilerine tavsiyede bulunacak insanların hiç olmadığı ya da çok az olduğu karizmatik, güçlü lider kategorisine dâhildir. Yine malumdur ki, Erdoğan gücünü silahlı bir kuvvetten, dar bir zümreden ya da despotik bir idareden değil, milletten, seçmenden alan biridir. Yani ilginç bir siyasî vaka ve vaziyet ile karşı karşıyayız. Bu durumda geriye Sn.Cumhurbaşkanımızın ancak kendi kendini ikaz etmesi, kendi kendine tavsiyede bulunması kalıyor. Kaderin bir tecellisi olarak onun bugünkü pozisyonunu ?Allah´ın takdiri?nden ziyade ?tercihi?, ?tayini? olarak gören sevenleri de mevcut.   

3-17-25 Aralık Haşhaşi Operasyonu üzerine Türkiye´de ilk röportajı veren, bunun hukuku alet ve suistimal ederek yapılan bir yargı darbesi olduğunu söyleyen biriyim. Ancak ne oldu? Acıbadem-Validebağ-Koşuyolu kesişme noktasındaki tek parkın bitimindeki araziye vicdanları sızlatan bir imar verildi. Vicdanlar kanatıldı, çünkü bu arazi 17-25 Aralık Operasyonunda Sn. Tayyip Erdoğan´ı satan, ona ihanet eden bir şahsa aitti. Gariptir bu imardan sonra da bu arazinin bitişiğindeki, E-5 kenarındaki araziye de, daha dikey bir imar verildi. Hâlbuki burası yatay mimarinin en güzel örneklerinin olduğu bir muhitti.

4-İstanbul ve rant mevzubahis oldukta her partinin aynı ya da benzer bir tavra sahip olduğu söylenebilir. Ancak İstanbul, Müslüman Türk tarihinin kalbidir ve ona bu hususiyetine yakışır bir şekilde davranmak gerekir.

5-İstanbul´daki dikey mimarî ve yoğun yapılaşmanın sadece İstanbul´un değil, ülkenin ekonomik canlılığına katkı sağladığı söylenebilir. Ancak İstanbul bu hizmetin bir kısmını rızasıyla bir kısmını da icbar ile ifa etmiştir. Biz icbara ve işkenceye karşı çıkıyoruz.

6-Tespit, kimilerince takdir-tasvip-medh ü sena kimilerince de tahkir-zemmetme-husumet olarak mütalaa olunabilir. Biz tespiti ikaz ve tavsiye olarak telakki ediyoruz. Biz kimiz? O, ayrı bir mesele! Ancak şunu gözlemleyebiliyoruz: Dikey mimarînin yoğun olduğu yerlerde yapılar, siteler kendine yeterlik mantığıyla inşa edildikleri için dışarıdan yalıtılmış bir hayatı telkin ve dikte ediyor. Bu ise zaman içinde bireyselleşmeyi ve sekülerliği doğuruyor ya da kuvvetlendiriyor. Kentsel dönüşümde de benzer bir arıza yaşanmak üzere. Depreme dayanaklı, bahçeli binalar ve siteler yerine komşuluk hukukunun unutulduğu çok bloklu ve çok katlı yapılar inşa ediliyor. Rant ve kâr, insanî haslet ve hassasiyetlere zarar veriyor. Bunun siyasî netice ve yansımalarının olmaması mümkün müdür? Bundan siyasî olarak en çok zarar görecek parti de AK Parti´dir.   



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz