Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

BUGÜN 6 ŞUBAT DEPREM FELAKETİNİN “ACI VE HÜZÜN DOLU” YILDÖNÜMÜ…

Deprem kuşağında bulunan ve öteden beri bilinen fay hatlarının, yeni yapılan jeolojik araştırmalar sonucunda bir hayli çok olduğu bilinen ülkemizin çeşitli şehirlerinde bugüne dek birçok deprem meydana geldi.

BUGÜN 6 ŞUBAT DEPREM FELAKETİNİN “ACI VE HÜZÜN DOLU” YILDÖNÜMÜ…

Sait Alioğlu Yazdı;

Deprem kuşağında bulunan ve öteden beri bilinen fay hatlarının, yeni yapılan jeolojik araştırmalar sonucunda bir hayli çok olduğu bilinen ülkemizin çeşitli şehirlerinde bugüne dek birçok deprem meydana geldi.

Eski çağdakilerle birlikte kayda geçen Osmanlı dönemindeki depremlerle dâhil olmak üzere, Cumhuriyet tarihi boyunca, irili, ufaklı depremlerle birlikte, on binlerce artçı depremlerde sürüp gitmektedir.

Bizde olan depremlerle birlikte, dünyada büyük bir deprem kuşağında bulunan ada ülkesi olan Japonya’da meydana gelen depremlerde hep ilgi alanımızda bulunmuştur.

Her iki ülkeyi, birçok açıdan ziyade en çok da depreme yol açan fay hattı açısından kıyasladığımızda, en çok yıkımın, ölümün, yaralanmamın, yersiz, yurtsuz kalmanın bizde çok olması, sanırız bir doğal afet olan depreme karşı yeterince önlem almadığımızı dahası öylesi bir bilince sahip olmadığımızı gösteriyor.

“Her musibet bir nasihatten evladır” mottosunca hareket ettiğimizde, deprem gibi “elde olmayan” sebeplerle vücuda gelen felaketlere karşı önlem almamız gerekir.

Bu önlem alma işi, en başta bu tür felaketlerle bir arada yaşama konusunu içselleştirmemiz başta olmak üzere, o felaketlere karşı alınması gereken teknik önlemlerle birlikte sosyal, ekonomik ve siyasal önlemleri de en üst limitten almak zorundayız.

Bu önlemleri aldıktan ve bihakkın uyguladıktan sonra, iş duaya kalmakta. Yani, amiyane ifadeyle söylersek; eşeğini sağlam kazığa bağla, Allah'â© tevekkül et ve yine O’na sığın!”

Bundan önce, “ateş düştüğü yeri yakar” kabilinden belli bir bölgeyi ve insanını nice acılara gark eden depremlerle kıyaslandığında on bir şehri, kasabası ve kırsalı ile birlikte yıkan, orada yaşayanları derinden etkileyen 6 Şubat Kahramanmaraş merkezli olup Hatay, Gaziantep, Adıyaman, Malatya gibi yıkıma en çok uğramış şehirlerle birlikte; Adana, Osmaniye, Kilis, Şanlıurfa, Diyarbakır’da da önemli oranda maddi yıkıma sebep olan ve yüz binlerce yaralı ile birlikte on binlerce cana mal olan 7.4 büyüklüğünde vuku bulan deprem, bugüne dek olmadığı oranda koca bir bölgeyi etkisi altına almış oldu.

Her felaketle ilgili almamız gereken maddi önlemlerin yeterince alınmamış olduğu, bu depremle birlikte su yüzüne çıkmış oldu.

Bu konuda en başta kendi ailesinin –imkânlar el verdiği oranda- içerisinde rahat bir şekilde yaşaması gereken vatandaşların, onların yapmış olduğu binalara “olumlu anlamda” izin verip onu ruhsatlandıran belediyenin ve en önemlisi de vatandaş ile birlikte yerel yöneticileri “ivazsı ve garezsiz” kontrol etme konumunda bulunan devletin hiçbir konuyu ihmal etmemesi ve en ufak bir detayı dahi gözden kaçırmaması gerekir.

Geçmişle kıyaslandığında, bu konuda yetkililerin, önlem aldırma ve denetim konusunda iyi sayılacak bir konumda olduğu gözlemlense de, bazı “insanî” zaaflardan dolayı gözden kaçmakta ve haliyle bedeli ise ağır olmaktadır.

Devletin vatandaşı bilinçlendirme durumu ile yerel yönetimleri sıkı bir markaja alması, yapılan işi takip edip ettirmesi, sonucu ne olursa olsun asla ihmal edilmemelidir.

Her belediyenin olmasa da, ne yazık ki birçok belediye açısından alınması gereken önlemlerin bir kısmının pek de dikkate alınmadığı hemen herkesin malumu…

O halde bu belediyelere yaptırım uygulanmalıdır; seçilen başkan ve ekibi hangi partiden olursa olsunlar…

Tabii ki de, önemli bir görevde bizzat devlet’e ve konu ile ilgili kurumlara düşmektedir.

Vatandaşın ki ise, bunlardan azade değil!

Ranttan ziyade yaşanabilecek şehirler kurmak, var olan şehirleri, “maddi ve manevi” planda kendi öz değerleri ile yaşatmak esas olmalı ki, birçok kalemi kendi maddi çıkarı için “keka ve şans görme bedbahtlığına düşebilecek karakterde olan insanların” heveslerini kursaklarında bırakmak hepimizin birincil görevi olmalıdır.

Halk en başta kendine düşen görevi ile birlikte devletin şefkat elini sürekli olarak kendi üzerinde hissetmeli… Onların, seçilmeleri için oy verdikleri yerel yöneticileri sürekli olarak teftiş edip onları kontrol altında tutacak bir düşünceye, eleştiri bilincine, olası bir yapıya ve onları kapsayacak total bir kültüre çok acil bir ihtiyaç var.

Bu ihtiyacı halletme, insanca, hakça, paylaşım ve bölüşüm içre yaşama ve gelecek olan felaketleri de alınacak olan teknik, idari ve insanî önlemlerle defetme dilek ve temennisiyle…

Rabbimiz bize, bir daha böyle acılara düşmeme iradesi ihsan eylesin ve birçok felaket sonucu vefat eden insanımıza rahmet eylesin; yaralılara acil şifalar ve “yeniden” yaşama düşüncesiyle…



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER