19. 08. 2018 Pazar
Her doğan gün bir fırsat olduğu gibi birliğin, beraberliğin, kardeşliğin, barışmanın akıllara daha çok geldiği bayramlar da birer fırsattır.
Zor günlerden geçiyoruz. Sürekli gerginlik içindeyiz. Gazeteler, televizyonlar gündem oluşturmak noktasında hiçbir sıkıntı yaşamıyorlar. Hatta bazen gündemin hızına yetişmekte bile zorlanıyorlar. Bütün bu tartışma ortamları herkesi şüphesiz doğrudan etkiliyor. Sükunete, birbirimizi dinlemeye, fark etmeye ve anlamaya ihtiyacımız var. Çoğu zaman bu gerginlik ortamlarında kimse kimseyi duymuyor. Duymadığımız için dinleme gibi bir süreci de başlatamıyoruz. Çoğu kimse muhatabını dinlerken önyargıyla yaklaşıyor. Bu durum toplumsal çatışmaları da beraberinde getiriyor. Bir futbol maçında arada polis olmadan maçı izleyemeyen düşman(!) takımların taraftarları gibiyiz. Polis olmasa sonunun nerelere gideceğini düşünmeden birbirimize girmek için hazır kıta bekliyoruz sanki. Böylesine bir ortam her türlü kötü niyetli müdahalelere ve provokasyonlara açık olmak gibi bir sonucu destekler.
Bütün bu tespitlere kimsenin itiraz edeceğini zannetmiyorum. Herkes bunları kabul ediyor ama ilk adımı yine karşısındakinden bekliyor. İşte kırılma noktası burasıdır. Bu bayram bu gidişi değiştirmek için bir fırsata dönüştürülebilir. Bu adım toplumsal barış adına önemli bir adım olur. Bugün Ortadoğu´daki olup bitenlerden dersler çıkarmak ve kan davasına dönüşen iç savaş ortamlarının ülkeleri, coğrafyaları ne hallere getirdiğini idrak etmek zorundayız. Tabii ki yerden bitme bir ülke de, devlet de değiliz. Ancak yaşadığımız süreçlerin bizleri tehdit ettiğini kabul etmeliyiz. Bu gerginlik ortamını ilelebet taşıyamayız. Siyasetin dil, üslup ve yaklaşımı sorun çözmekten ziyade laf kalabalığı üretir oldu. Hem iktidar kanadında hem de muhalefette genel yaklaşım bazen üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek üzerine şekilleniyor. Buradan rahmet çıkmaz. Bu dil bereketi beraberinde getirmez. Çok sıradan bir ifade denilebilir ama gerçeğin ta kendisi de budur; bizler farklılıklarımızla birlikte yaşayacağız. Ancak birlikte millet olarak kalabiliriz. Bu coğrafya tsunami boyutunda dalgalarla dolu. Bin yıllık tecrübemiz, yürüdüğümüz yol bunu bize defalarca gösterdi. Allah´ın izniyle kıyamete kadar bu topraklarda yaşayacağız. Bunu yanlışlarımızla zorlaştırmayalım. Farklı düşünebiliriz, ülkemizin karşı karşıya kaldığı sorunlarla ilgili farklı çözüm önerilerimiz olabilir ama bunu düşmanlık sebebi saymayalım. Niyetlerimizden şüphe duyarak kul hakkına girmeyelim. Bu bayramı hep beraber bir fırsata çevirelim. Birbirimize gönüllerimizi, evlerimizi açalım. Dertleşelim. Kucaklaşalım. Bir bütünün parçaları olduğumuz gerçeğini hatırlayalım.
