Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Bir kaybımızın ardından hayat ve ölüm düşünceleri?

Fehmi KORU

Bir kaybımızın ardından hayat ve ölüm düşünceleri?

Bu haftayı ailemiz için önemli bir kayıpla kapadık: İzmir´de yaşayan amcam vefat etti.

Adı Ali Haydar Koru´ydu.

Onun vefatıyla birlikte ?Koru´ soyadını taşıyan ailenin bir nesli bütünüyle aramızdan ayrılmış oldu. Amcalarım, halam, babam? Hepsini teker teker kaybettik. Onlardan sonraki ilk nesil artık onların çocukları?

Geçenlerde arayan bir dost meslektaş kendisinin Rumeli kökenini hatırlatarak, ?Bu toprakların değerini galiba ailelerinin asırlar boyu yaşadıkları toprakları vaktiyle kaybettiğinin ve şimdi yaşadıkları Türkiye´nin üzerine titrenmesi gereken son vatan olduğunun fena halde bilincinde bulunan bizler daha iyi idrak ediyoruz? deme ihtiyacı duydu.

Evlad-ı fatihan

Doğrudur. Literatürde ?evlad-ı fatihan´ diye anılan, kimi Osmanlı tarafından göz koyulan Rumeli´ye sefere çıkılmadan önce o toprakları manen fethetsinler diye Anadolu´dan gönderilmiş, kimi o ilk gönderilenler eliyle Müslüman olmuş ve bu özellikleriyle çevredeki diğerleri tarafından ?Türk´ diye anılmaya başlanmış kalabalık bir kitle yerlerinden yurtlarından koparılmak zorunda bırakıldı.

Balkan Savaşı ve sonrasında yaşanan felaketler ile büyük bölümü kaybedilen Rumeli topraklarından?

Ortada dedem, yanında eşi ve çocukları.. 1930´lar.. İzmir..

Koru Ailesi bugünkü Kosova sınırları içerisinde kalan Prizren´den, her şeylerini geride bırakarak, 1922 dolaylarında Türkiye´ye geldi. Ailenin bir bölümü ilk geldikleri yer olan İstanbul´da kaldı, diğerleri yangın yerine dönmüş İzmir´e doğru yola çıktı.

İki yıl önce, bir bayram ziyareti sırasında, o büyük göçün hikayesinin ayrıntılarını amcamdan dinlemiştik. Çok ileri yaşlardaydı, gözünün feri büyük çapta azalmıştı; ancak zihni ve hafızası bir delikanlıdan farksızdı.

Bu arada İkinci Dünya Savaşı sırasında çağrıldığı Asker Ocağı´nda tam dört yıl geçirdiğini, bunun büyük bölümünde her an işgal için askeriyle gelmesi uğursuz beklentisiyle Rusya (o zamanki adıyla Sovyetler Birliği) sınırında tüfek elde nöbet tuttuğunu anlattı.

Radyodan Hitler´in Almanlara Stalingrad´a saldırı emri verdiğini duyduklarında, sınırda nöbet tutan bütün askerlerin ?Artık bize saldıramazlar? sevinci yaşadığını o günkü heyecanıyla naklettiğini hatırlıyorum.

Anlattığı şu olay da üzücüdür: O günlerin şartlarında memleketten haber alamıyorlarmış. Babasının aylar önce vefat ettiğini terhis olup İzmir´e doğru giderken, seyahat ettiği vapurda karşılaştığı daha önce tanımadığı bir hemşehrisinden tesadüfen öğrenmiş?

İkinci Dünya Savaşı amcamın özel ilgi alanıydı. Hemen her cephesinde neler yaşandığını, değişik ülkelerden önemli komutanların isimleriyle birlikte, sanki kendisi de orada bulunmuşcasına, ayrıntılarıyla hep anlatmıştır.

Dalya diyenlerdendi

1919 doğumlu olduğuna göre, vefat ettiğinde tam 100 yaşındaydı. Bu durumda ?dalya´ demiş oldu.

Hiç unutmadığım ve fırsat düştükçe hep anlattığım bir olayı sizlerle de paylaşabilirim.

Epey zaman oluyor: Haber kanallarının birinde sağlık programı yapan bir profesör dostum, programın bir haftasında benim de yer almamı istemişti. Program için bir hastaneye gidiliyor, orada kemiklerin durumu da dahil hemen her konuda sağlık kontrolünden geçiliyordu.

Bu arada, yürüyüş bandı üzerinde efor durumu da ölçülüyor, bunun kalbi nasıl etkilediği de rapora bağlanıyordu.

Programın sahibi profesör konuğuyla sağlıklı yaşam konusunda uzun uzadıya sohbet ediyor, sonunda hastanedeki kapsamlı kontrolden çıkan ve elinin altında tuttuğu raporlardan hareketle konuğunun hangi uzunlukta yaşayabileceğiyle ilgili bir kestirimde bulunuyordu.

Kilom aşırı fazlaydı, efor testinde çakmıştım.

Baktım, profesör dostum raporda gördüklerinden hayli olumsuz etkilenmiş ve bana kısa bir ömür biçmeye hazırlanıyor, kendisini uyarma ihtiyacı duydum.

O sıralar hepsi de sağ olan ve sağlıklı biçimde hayatlarını sürdüren aile büyüklerimin 80´li, 90´lı yaşlarını tek tek sıralayarak?

Doktorum, ?Sağlam bir genetiğiniz var, bir de kilolarınıza dikkat ederseniz yok mu?? diye başlayan avutucu bir söylemi benimseyiverdi.

Şimdi o zamanki övünç kaynaklarım olan babam, halam, amcam yok, hepsini zaman içerisinde kaybettik.

Her nefis?

İnsanlar ölümlü, hepimiz sonunda bu dünyayı terk edeceğiz.

Hayatları boyu ticaretle meşgul olmuş bizim ailemizin büyüklerinin hepsi nasıl öldülerse, tamamı gecelerini ve gündüzlerini ülkeye bir şeyler katmak için feda etmiş çoğunu tanıdığım ve sevdiğim devlet büyükleri de hayata veda edip gittiler.

Günü geldiğinde bizleri de aynı akıbet bekliyor.

Önemli olan, henüz can bedenden ayrılmamışken, günlerimizi nasıl değerlendirdiğimizdir. Yanlış işler yapmadan, başkalarına zarar vermeden, kul hakkına tecavüz etmeden, emanete hıyanete kalkışmadan yaşanan bir hayattır değerli olan.

Amcam Ali Haydar Koru´yu kaybettik. Allah rahmetini üzerinden eksik etmesin.

Dualarınızı beklediğini unutmayın.

????



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER