29. 08. 2018 Çarşamba
Vefa?
İnsanoğlunun güzel hasletlerinden birisidir. Öncelikli olarak, Rabbimizin verdiği nimetleri israf etmemek, nimete vefakârlıktır. Akraba, eş, dost ve arkadaşlara, teşrik-i mesaide bulunduğumuz kimselere vefalı olmak, güzel bir haslettir. Şehidlerimizi de unutmayıp, yad etmek vefakârlıktır.
Peygamber Efendimiz´in içlerinde Hz. Hamza´nın da bulunduğu Uhud Şehidlerini zaman zaman ziyaret ettiği rivayet edilir. Bir başka rivayette de her Perşembe Uhud şehidlerini ziyaret ettiği söylenir. Uhud Şehidlerinin kabirleri başında şu duayı ettiği rivayet edilir: ?Ben sizin Allah katında diriler olduğunuza şahidim.? Eshâb-ı Kirama dönerek; ?Bunları ziyaret edin ve selamlayın, Allah´a yemin ederim ki, bunlar kıyamete kadar selamlayana karşılık verir? buyurdular.
Bursa Akıncılar Teşkilatının faal elemanlarından ve Bursa İktisadi Ticari İlimler Akademisi öğrencilerinden Ahmet Aktaş kardeşimiz, 28 Ağustos 1979 Salı günü, oruçlu olduğu hâlde şehadet şerbetini içti. 30 Ağustos 1979 tarihli Milli Gazete, haberi şöyle veriyordu:
BURSA´DA BİR AKINCI SATIRLA VURULARAK ŞEHİD EDİLDİ
Yurtta, dün meydana gelen olaylarda iki kişi öldürüldü
BURSA ÖZEL
Bursa´ya bağlı Soğanlıköy´de, Bursa İktisadi Ticari İlimler Akademisi öğrencilerinden Akıncı Ahmet Aktaş (25), İsmail Hakkı Güleç (40) adındaki bir kasabın saldırısı sonucu ağır yaralanmış, yaralı Akıncı hastaneye kaldırılmadan hayatını kaybetmiştir.
Aslen Elazığ´lı olan ve Bursa´da tahsiline devam eden Akıncı genç Ahmet Aktaş, Ramazanda kendilerini tahrik etmek maksadıyla, karşısında sigara içen kasap İsmail Hakkı Güleç´e bu işten vazgeçmesini söylemiş. Ancak kasap, tahrik edici İslam dışı hareketini sürdürmüştür. Önceki akşam, yine aynı sebebe bağlı olarak, Akıncı genç ile, Ramazanda sigara içmekte beis görmeyen kasap arasında bir tartışma olmuş, elindeki satırla Akıncı gence saldıran kasap, vurduğu satır darbeleriyle Akıncı genci şehid etmiştir.
Katil kasabın gözaltına alındığı, ancak bazı yetkililer tarafından masum gösterilerek, korunmak istendiği bildirilmiştir.
Ahmet Aktaş*
1954´te doğdu. 1960´ta 6 yaşında ilkokula girdi. 1964-65 eğitim döneminde, 11 yaşında bitirdi. 1965-67 yılları arasında Arapkir Kur´an Kursunda 2 yıl eğitim aldı. 1967 yılında Malatya İmam Hatip Lisesi orta bölümüne girdi, 1971 yılına kadar burada okudu. 1972 eğitim döneminde İzmir İmam Hatip Lisesi´ne kaydını aldırıp, 1974 yılında mezun oldu. Bir yıl üniversiteye hazırlandı.
1975 yılında Bursa İktisadi Ticari İlimler Akademisi´ni kazandı ve Bursa´ya geldi. Eğitimine devam ederken Bursalı gençlerle ilgilenmeye başladı ve kısa zamanda Bursa gençliğini etrafına topladı. Anadolu´dan gelen öğrencilere ağabeylik yapardı.
Anarşinin en hızlı zamanında, solcuların kalesi kabul edilen Soğanlı mahallesine taşındı. Orada Zincirlikuyu akıncılarını kurarak, faaliyetine başladı. Solcular O´nun kaldığı evin duvarlarına, her gece sloganlar yazarken, O ise bunları önemsemez, ?Kalplere iman yazmak lâzım, duvarlar onların olsun´ derdi.
Âlimlerle görüşüp konuşmayı severdi. Afganistan işgal edilince yandı, tutuştu oraya gidip cihad etmek istiyordu. Oysa buradaki hizmeti oraya gitmesini geciktiriyordu. Emri bil maruf görevini hiçbir zaman aksatmayan şehidimiz, bir ramazan günü alenen içki içen, küfürlerle hayvan kesimi yapan bir kasaba tebliğ görevini yaparken, gözü dönmüş kasap elindeki bıçağı Ahmed´imizin kalbine sapladı.
Şehidimiz yazdığı notlarında sanki kendi geleceğinden söz ediyor gibiydi: ?Bir gün kör bir kurşuna, serseri bir bıçağa hedef olursa bu vücudum, biliniz ki inancımdan dolayıdır. Dünya için, dünyada bir tek düşmanım yoktur. Bu yolda gelecek ölümü, hayatımın her anında yanımda hissettim. Bir arkadaş bildiğim ölümü. Siz de ey kardeşlerim! Ölümle yan yana dolaşmaktan korkmayın.
Şehidimiz Ahmed İslam davasındaki kararlılığını, şu cümlelerle vurguluyordu. ?Allah´a bütün içtenliğimle yemin ediyorum ki, sizin de belirttiğiniz gibi İslam adına mücadele etmeyi, hayatımın tek ve ilk meselesi kılmış insan olmaya söz verdim.?
Şehidimiz Ahmed Aktaş notlarının bir bölümünde İslam´ı şu yönüyle anlatıyordu: ?İslam bir cemaat dinidir. Toplumları dünya ve ahrette saadetle donatmak için konulmuş emirlerle doludur. İslam, huzurlu olmanın garantisidir.?
Müslümanların o günkü yanlışlıklarını dile getiren paragrafında ise: ?Müslümanlar, bugünkü düzenin kurumlarını ıslah etmek suretiyle, kendi nizamını kurma mücadelesi verme yanlışlığından kurtulmalıdırlar.? diyerek inkılapçı çizgisini belirliyordu.
Şehidimiz İslamcı gençliğin ve mücahidin sorumluluğunu hatırlatırken de ?Müslüman genç, cemiyetin içinde etrafına kurtuluş nurları saçan bir cevher gibi olması, uranyum atomu gibi enerjisiyle, geniş alanlara tesir etmesi gereklidir. Bulunduğu her müessesede, varlığını bir mücahide yakışır şekilde hissettirmelidir. Maddi zevklere sırt çevirmeyen kişi, mücahid olamaz.? diyordu.
Şehidimiz Ahmed Aktaş, bir dönem notlarında kendisini sorgularken şunları zikreder: ?Kimsesiz odalarda, alıp ellerimin arasına başımı; ağlasam kendi hâlimle birlikte, bütün insanların hâline. Doyasıya ağlasam, akan gözyaşlarımla yıkasam, günahla kirlenmiş ellerimi, arınsam günahlarımdan, soyunsam benliğin en korkunç maskelerinden bulsam özünü.?
Bu arada ecelden de söz etmeden duramıyor şehidimiz. ?Bugün ecel geldi! Bir gün daha müsaade etmeleri için yalvardın. Ve sana bir gün daha bağışladılar. Şimdi sen o günde bulunduğunu farzet.?
Geçirdiği ömrünün kritiğini yaparken, şunları kaleme almıştı. ?Ömür yaş ve yıllarla sınırlansa ne olur ki, vazifenin bilincinde olmadıktan sonra, sınırsız ve sonsuz bir hayata gideceğini bilerek, geldiği dünyasını öbür yurduna hazırlık yapmadan gittikten sonra, dünyanın en uzun ömrüne sahip olsan ne olur sanki!?
O, şimdi Emir Sultan mezarlığında, görevini yerine getirmenin mutluluğu içinde, bizlerin yolunu aydınlatıyor.
Sürdüreceğiz yolunu Ey şehidimiz!´
Tüm şehidlerimizin ruhu için El Fatiha?
Kaynak: gercekhayat.com.tr
