Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Bilbao Montreal Belfast Diyarbakır

Veysi Dündar- 08.06.2018

Bilbao Montreal Belfast Diyarbakır

Saadet Partisi´nin davetlisi olarak Diyarbakır´a gidip, Kürt Raporunun açıklanmasını izlediğimde, sorulan sorular ve verilen cevaplar, bu geniş analizi yapmamı şart koştu?

Dünya global köydür biraz da. Çocukken atlas üzerinde ülke ya da başkent bulmaca oynayan efsane bir nesiliz. Harita üzerinde uzak görünen kentler aslında kaderleri ve benzerlikleri ile birbirlerine sandığımızdan çok daha yakındır.

Türkiye seçim sathına girerken neredeyse iki yıldır hapiste tutulan bir parti liderinin varlığı başlıkta kendilerine yer verdiğim dört şehre dair anıları ve yaşanmışlıkları da belirginleştiriyor.

İspanya, İrlanda, Kanada 20. yüzyılın bir bölümünü ayrılıkçı terör diye adlandırılan sıkıntı ile yaşamış ülkeler.

Kanada diye şaşırmayın, yakışıklı Trudeau´nun ülkesinde Quebecli Fransızlar yapılan halk oylamasında sadece binde birlik farkla Kanada Birliğinde kalmayı kabul etmiştir.

Bizde daha çok bilinen IRA ve ETA ise modern Avrupa tarihine damgasını vurmuş örgütler olarak özellikle Belfast ve Bilbao için acı anıları taze ve diri tutan bir geçmişi temsil ederler. İspanya, özerkliği anayasasına koymayı başarmış bir ülke olarak artık özerk bölgelerin bağımsızlık oylamaları gibi daha rafine dertlerle uğraşıyor.

Üzerinde güneş batmayan Kraliçenin ülkesi ise Sinn Fein ile çoktan masaya oturdu ve siyasi olarak çözümü kotardı.

Kanada´da dert o kadar büyük olmasa da Montreal her zaman bağımsız Quebec için can atar.

Kürt hareketi aslında 1980´e kadar CHP içinde varlığını sürdürmüş, siyaseti de Şerafettin Elçi gibi insanlar yürütmüş idi. 12 Eylül öncesinin en cılız Kürt gruplarından PKK her ne kadar piyangodan para çıkmış gibi bir güç temerküz etse de, 1980 öncesinde de Kürt silahlı örgütlerinin faal olmadıklarını düşünmek abesle iştigal olur.

80 darbesinin dağda kart kurt yürüyen Türkler ifadesini kullanan liderinin yoğun çabaları her türlü dışkı vs´den oluşan cezaevi menüleri gibi insafsızlıkların yarattığı propaganda ortamında gittikçe güçlenen PKK ülke topraklarının bir kısmını savaş alanına çevirip karşısında da sadece bu dili konuşmak isteyen bir muhatap bulunca neredeyse ülkenin 40 yılı bitip tükenmez bir kısır döngü çatışmaya teslim oldu.

Teşbihte elbette hata olmaz. İspanya, İrlanda ve Kanada´da benzerleri görülen bu süreç ister istemez kendi kanalından yürüyen siyasi oluşumlara da meydan verdi. Kürt siyasetinin özellikle SHP çatısı altında meclise girmesi aslında 1980 öncesi dönem anımsandığında hiç de şaşırtıcı değildi. Ama 80 sonrası hersey farklı oldu. Bütün rakip Kürt grupları dağıldığı için tek başına odak olabilen PKK´nın bu konumu siyaset kurumunu da katılaştırmıştı. Hatip Dicle, Leyla Zana gibi isimler bu katılıktan nasiplerini aldılar.

CHP çatısı altında hareket etmek bu süreçte mümkünsüz hale gelmişti. Bugün HDP diye bilinen parti oluşana değin, bağımsız adaylarla varlığını sürdürdü bu siyasi gelenek. Ta ki genç bir adam ve kadın  partinin başına gelip artık bağımsız değil legal siyasi bir partinin adı altında seçimlere dahil olana kadar.

Aslında bu tercih tünelin ucundaki ışıktı.

Belfast da Montreal de Bilbao da parlamenter siyaset içinde çözümü yaratmışlardı. Lakin HDP için bu talihsiz bir döneme tesadüf etti. Çünkü ciddi bir biçimde parlamenter siyasetle sorunu olan ve ciddi biçimde ülkeyi tek adamın yönetmesinden yana bir siyasi iktidarın hedefleri ile taban tabana zıt bir duruma karşılık geliyordu bu tercih.

Yaklaşık iki yıldır hapiste tutulan Selahaddin Demirtaş´ın HDP´yi %10 barajını aşacak şekilde parlamentoya sokması ve sloganının da ?Seni başkan yaptırmayacağız? olması elbette iktidar tarafından hoş karşılanmış değildi. Oysa ki, dünya örneklerinde görüldüğü üzere ülke siyasetine dahil olmak, ayrılıkçı terörün aşılması için olmazsa olmazdı. Tarihteki misaller bize bunu gösteriyor.

HDP ve PKK´nın köklerinin aynı olduğuna kimse itiraz etmez. Ama bakıldığında hepimiz Hz. Adem´in çocuklarıyız aynı zamanda. Kök aynı olsa da dallar yapraklar farklı açıyor. Hele ki bugün HDP´den söz ediyorsak Beşiktaş-Kadıköy gibi metropollerde bir çok mahallede 2. parti. Devlet Bahçeli gibi soğuk savaş politikası güden arkaik politikacilara tırnak kemirten bir mutabakat teslimi. Komando geleneğinin temsilcisi Bahçeli ne derse desin Kadıköy´den Sarıyer´e AKP kadar oy alacak HDP. MHP ise Orta Anadolunun kavruk ve sosyal yardıma muhtaç köylüsüne daha ne kadar sırtını dayar Allah bilir.

Dünyanın dört bir tarafında insanlar kendini ifade etmek istiyor. Dağa adam çıkarmamak ancak ovada saygıyı korumakla mümkün. HDP için AKP´nin mevcut lider sultasına dayalı yapısı kan uyuşmazlığı yaratıyor. Oysa ki parlamenter rejim içinde tüm meseleler çözülebilir. Birileri bunu istemiyor. Esasen parlamenter sistem de istenmiyor. Gerekçesi meçhul. Bundan da en çok Türkiye´nin uzun vadeli barış projesi zarar görüyor.

Dünya örneklerine bakıldığında ise başkaca çare de bulunmuyor.

Bilbao, Belfast, Montreal ve Diyarbakır. Sadece barışa dair bir sözü olanlara anlam ifade ediyor.



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz