Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Avusturya´daki cami kapatma olayına çeşitli açılardan bakmak gerek

Sinan Eskicioğlu- 12.06.2018

Avusturya´daki cami kapatma olayına çeşitli açılardan bakmak gerek

Geçen haftaya damgasını vurmuştu, ?Avusturya´da cami kapatılması ve din görevlilerin sınır dışı edilmesi´.

Avusturya Başbakanı Kurz, ?yedi tane caminin kapatılacağını duyurdu´ ve ?siyasal islam, radikal eğilimler ve paralel toplum istemiyoruz? dedi.

Evet, Başbakan Kurz radikal söylemleri olan sağcı bir politikacı.

Evet, Avusturya´da göçmenlere ve Müslümanlara yönelik olumsuz söylemler yapıyor ve halkı da bu noktada özellikle uyarıyor. Bunları tasvip etmiyoruz.

4 Mayıs 2018 tarindeki yazımda da özellikle ifade etmiştim. ?Gruppenbezogene Menschenfeindlichkeit´ konusu söz konusu. Yani gruba endeksli insan düşmanlığı. Eskiden bu Yahudiler için yapılmıştı ve bugün Müslümanlar için yapılıyor. Yani eskiden ?günah keçisi´ Yahudilerdi, bugün Müslümanlar. Bu yüzden de, gruba yönelik bu insan düşmanlığını kınıyoruz.

Ama durumun bir de başka yönü var. O da Avusturya´nın durumu. Avusturya, İslam´ı resmi din olarak kabul etmiş ender Avrupa ülkelerinden ve hatta ilk kabul eden ülke. Avusturya-Macaristan İmparatorluğu´nun Bosna-Hersek´i topraklarına kattığı 1878 yılında bu resmi tanıma gündeme gelmişti.

1979 yılında müslümanlar birleştiler ve ?Die Islamische Glaubensgemeinschaft Österreich´ (Avusturya İslami İnanç topluluğu, IGGO) kuruldu. Bu kuruluş Avusturya´nın ?seküler´ devlet olmasından dolayı, bağımsız ve devletten ayrı bir kurum olmak zorunda.

Avusturya, bu kuruma 1983 yılından itibaren okullarda din dersi verme yetkisini de tanımıştır. O zamandan beri ülkede din dersleri IGGO tarafından yapılır ve hatta bağımsız olarak kendi programlarını yaptıkları okul öncesi eğitim (Kindergarten) kurumları da vardır.

Bu haklar ve özellikle ?İslam´ın din olarak tanınması´ çok önemli. Misal olması açısından ifade edeyim, Almanya´da ?İslam´ resmi din olarak hala daha tanınmamaktadır.

Avusturya´da resmi tanınma olduğu için de, İslam ile ilgili yasalar ve kurallar da devlet tarafından belirlenmekte.

2015 yılı İslam kanununa göre resmi olarak ?Camiler, yurt dışından finansal destek alamazlar´. (Anayasa 6. Paragraf)

Avusturya´da din adamları için ücretsiz dil kursları da mevcut. Ayrıca Müslümanlarla diyalog olması bakımından da çeşitli kurumlar ve platformlar var.

Bu kadar haklar ve çalışmalar olunca, cami kapatma olayına bir bütün olarak bakmak gerekiyor.

Kapatılması söz konusu olan camilerin altı tanesi Arap kökenli bir kuruluşa ait. Kapatılması için gösterilen sebep de ?Selefilik´. (Bakınız en basitinden Selefilik/Wikipedia diyeceğim ama ülkemizde yasaklı)

Selefilik, en basit olarak ?selef´ olarak kabul edilen kişilere ve fetvalarına tamamiyle uymaktır. Bugün bunun Avrupa´da tehlikeli görülmesinin sebebi bazı Arap ülkeleri tarafından özellikle desteklenmesi. (Din adamı ve finansal açıdan)

Kapatılması söz konusu olan diğer cami de ATİP´e (Avrupa Türk-İslam Birliği) ait. Burada da sebep olarak gösterilen konu, sizlere 16 Nisan 2018 tarihinde, ?Amaç gençleri kandırmak´ başlıklı yazımda ele aldığım konu: ?Çanakkale zaferini anma gösterisi´

Almanya´da yapılan bu gösterinin aynısı Avusturya´da da ATİP camisinde yapılmıştı. Asker elbisesi giydirilmiş çocuklar ellerinde oyuncak silahlarla gösteri yapmışlar ve sonrasında şehit oldukları için üzerlerine Türk bayrakları örtülmüştü.

Bu konu Gençlik Daireleri tarafından takibe alınmıştı. Sebebi de şu: Çocukların psikolojilerine olumsuz etkisi ve çocukları şiddete özendirme.

Bu, kimine doğru gelebilir, kimine de yanlış.

Zaten bu konuyu ele almamın sebebi de aslında temel olarak bu farklı pencereler.

Ülkemizde konu bir anda duygusal olarak ele alınarak agresif söylemlerle tepkiler gösterildi. Ve hatta ?Hilal-Haçlı Savaşı´ gibi laflar da edildi?.

Ülkemizden Avrupa ülkelerine gelen siyasetçiler ya da devlet adamları doğal olarak yerleşik hayata tam vakıf değiller. Ayrıca onlara rapor sunanlar da, ?şirin gözükmek´ adına yaşadıkları ülkeyi mümkün olduğunca kötüleme yolunu seçiyorlar.

Ancak bazı gerçekler var: Camilerde çalışan din adamlarının yerel dili hiç bilmemeleri, çocukların yerel dili kullanmada zorluk çekmeleri, paralel toplum manzarası sergileyen gettolaşma, yaşanan ülkedeki yasalara uyma noktasındaki keyfilik gibi birçok konu toplumumuzun acı gerçekleri.

Bundan dolayı da, cami kapatma olayına birçok pencerelerden bakmak zorundayız. Aksi takdirde, birlikte yaşama adına yeterli gayreti göstermemiş oluruz.

Biz nasıl ülkemize gelen yabancılardan yerleşik kurallara ve yasalara uymalarını bekliyorsak, aynı şekilde Avrupa´daki ülkeler de bunları istemekte.

Yasaksız toplumlar olarak yaşamak en büyük isteğimiz. Ama o konuma gelmek için de, bireysel-toplumsal görevlerimiz var. Derdimiz de o görevleri tespit etmek ve yaşamak.



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz