Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Asr-ı Saadet´te Allah´ın Mescidleri ve Fonksiyonları*

Mehmet GÜNDOĞDU - 01. 10. 2018 Pazartesi

Asr-ı Saadet´te Allah´ın Mescidleri ve Fonksiyonları*

01. 10. 2018 Pazartesi

Mescid, Arapça´da ?eğilmek, tevazu ile alnı yere koymak? mânasına gelen sücûd kökünden ?secde edilen yer? anlamında bir mekân ismidir.

Kur´an´da ve hadislerde mescid, mabet, ?içinde Allah´a ibadet edilen yer? manasında kullanılmıştır.

Cami Arapça cem? kökünden türeyen, ?toplayan, bir araya getiren? anlamında kullanılan bir kelimedir.

Câmi kelimesi erken dönemde sadece cuma namazı kılınan büyük mescitler için müslümanlar tarafından kullanılan ?el-mescidü´l-câmi? (cemaati toplayan mescid) tamlamasının kısaltılmış şeklidir.  Cami Allah´ın güzel isimlerindendir.

Hicrî 4. Miladi 10. yüzyıldan sonra, içinde cuma namazı kılınan ve hatibin hutbe okuması için minber bulunan mescidler cami,  minberi bulunmayan yani cuma namazı kılınmayan küçük mâbedler ise sadece mescid olarak anılır olmuştur.

Cami/Mescid´ler Allah´ındır

??Şüphesiz mescitler, Allah´ındır. O halde, Allah ile birlikte hiç kimseye kulluk etmeyin. (Cin,18)

?Allah´a ortak koşanların, inkârlarına bizzat kendileri şahitlik edip dururken, Allah´ın mescitlerini imar etmeleri düşünülemez. Onların bütün amelleri boşa gitmiştir. Onlar ateşte ebedî kalacaklardır.(Tevbe, 17)

Allah´ın mescitlerini, ancak Allah´a ve ahiret gününe inanan, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah´tan başkasından korkmayan kimseler imar eder. İşte onların doğru yolu bulanlardan olmaları umulur.?(Tevbe,18)

?Allah´ın mescitlerinde onun adının anılmasını yasak eden ve onların yıkılması için çalışandan kim daha zalimdir. (Bakara,114)

Ayet i Kerime lerinde ?Allah´ın mescitleri? tabiri kullanılmıştır. Biz de bu tabiri yazımıza başlık yaptık.

Cami/Mescidlerdeki cemaat Allah´ın Müsafirleridir

Allah ü Teâlâ Kabe´ye ?evim?(Bakara,132) kelimesini kullanarak, kendisine nispet etmiştir.

Kabe, ?Beytullah? tır, yani (Allah´ın evi) manasına gelir.

Kabe´de bulunan insanlar,  Allahü Teala´nın (duyufu´r Rahman) misafireleridir.

Yeryüzünde Kabe´nin birer şubeleri olan cami/mescidlere de  Allah (c.c) ?Allah´ın mescitleri? tabiriyle kendine nispet ettiği için, ibadet maksadı ile Cami/Mescidlere gelen müslümanlar da Allah´ın misafirleridir.

Cami/Mescidlerin Tarihçesi

1. İslâm Öncesi Cami/Mescidler

İnsanlık tarihi açısından ilk inşa edilen mabedin ?Kabe? olduğunu Kur´an-ı Kerim´de bildirilmektedir.

?Doğrusu insanlar için ilk kurulan ev, Mekke´de, dünyalar için mübarek ve doğru yol gösteren Kabe´dir.?(Âli İmran, 96)

Kabe´yi ilk inşa eden Adem (a.s)dır. Milattan önce 2500 yıl önce, İbrahim (a.s) aynızamanda peygamber olan oğlu İsmail (a.s) ile ?Mecid´i Haramı?, yeniden inşa ettiler.

Yine bir peygamber olan diğer oğlu Yakup(a.s) ile 40 yıl sonra ?Mescidi Aksa?yı inşa ettiler.

2- İslâm tarihinde Cami/Mescidler

a)- Hicretten Önce.

Hz. Peygamber İslâmiyet´i tebliğe başladığı zaman Mekke müşriklerinin büyük bir tepki gösterdiği bilinmektedir. Kendisine yapılan baskı ve hakaretlere rağmen zaman zaman Mescid-i Harâm´da Hacerülesved ile Rüknülyemânî arasında namaz kılardı.

İlk müslümanlar Dârülerkam´ı bir mescid haline getirmişlerdi. Ayrıca evlerinde, vadilerde gizlice ibadet ediyorlardı.

Hz. Peygamber´in, ?mirbed? denilen ağılların, harmanların temiz bölümlerinde namaz kıldığı rivayet edilir (Buhârî, ??alât?, 49; Müsned, II, 178; III, 404; IV, 85). ??Hz. Ebû Bekir´in Mekke´deki evinin bahçesinde kendisi için yaptığı küçük mescid, özel olmakla beraber bir müslüman tarafından inşa edilen ilk mesciddir.

Hz. Ömer İslâmiyet´i kabul ettikten sonra müslümanlar Mescid-i Harâm´da açıkça namaz kılmaya başladılar (İbn Hişâm, I, 367).

b)- Hicretten sonra

Hz. Peygamber hicret sırasında Medine´ye 2 mil kadar uzaklıkta olan Kubâ´da Benî Amr b. Avf yurdunda Külsûm b. Hidm´in evinde bir müddet misafir oldu ve bir mescid inşa ettirdi.

Kubâ´da dinlendikten sonra Medine´ye varmak üzere tekrar yola çıkan Hz. Peygamber, Sâlim b. Avfoğulları´nın ikamet ettiği yere vardığında cuma namazını, Rânûnâ vadisinde daha önceden var olan bir mescitte kılmıştır.

Hz. Peygamber Medine´ye doğru giderken yanlarından geçtiği kişiler kendisini hanelerine davet ettiler. Ancak Resûl-i Ekrem devesinin serbest bırakılmasını istedi ve onun görevli olduğunu söyledi.

Deve Mâlik b. Neccâr´ların evlerinin önünde bir düzlükte çöktü. Hz. Peygamber bu yeri Sehl ve Süheyl adlarındaki iki yetimden satın alarak Mescid-i Nebevî´yi yaptırdı (Buhârî, ?Menâ?ıbü´l-en?âr?, 45).

Medine´de mescit yapımı için karar kıldığı bu alanda ise, Medinelilerden ilk?Müslüman olan kimse olduğu kabul edilen Es´ad b. Zürâre tarafından kurulmuş bir mescit vardı. Resûlullah´ın hicretinden önce Es´ad burada Müslümanlara cemaatla namaz kıldırıyordu.

Hz. Peygamber mahallelerde ve kabilelerin içinde müslümanların sayısı artınca buralarda mescidler inşa edilmesini emretti. Kısa bir müddet sonra Medine ve çevresinde birçok mescidin yapıldığı kaydedilmektedir.

Belâzürî´nin naklettiğine göre ise Mescid-i Nebevî ile Mescid-i Kubâ dışında Medine´de dokuz mescid vardı. Buralarda vakit namazları kılınmakla beraber cuma namazı sadece Mescid-i Nebevî´de kılınmaktaydı (Ensâb, I, 273).

Müslümanlar, Asrı Saadet´ten günümüze kadar, yaşadıkları topraklarda, bölgelerde ve ülkelerde Cami/Mescid yapa gelmişlerdir.

Asrı saadette cami/mescidlerin fonksiyonları

1-Cami/Mescidler ibadet (mabet) mekanlarıdır.

Cami/Mescidler asıl fonksiyonu bir mâbed oluşudur.

Âyetlerde geçen, ?Allah´ın adı anılan, sabah akşam tesbih edilip namaz kılınan evler? (en-Nûr 24/36); ?İlk günden takvâ temeli üzerine kurulan mescid, içinde namaz kılmana daha uygundur? (et-Tevbe 9/108);

?Eğer Allah insanların bir kısmını bir kısmıyla defetmeseydi içlerinde Allah´ın adının çokça anıldığı mescidler? yıkılıp giderdi? (el-Hac 22/40) vb. ifadeler buna delâlet eder.

Hz. Peygamber, bir kişinin mescide girip kayıp devesini sormasını hoş görmeyerek mescidlerin ibadet yeri olduğunu ima etmiş ve yapılış maksatlarına uygun olarak kullanılmalarını istemiştir (İbn Mâce, ?Mesâcid?, 11).

Resûl-i Ekrem Mescid-i Harâmda yapılan ibadetin diğer mescidlerde yapılan ibadetten yüz bin derece, Mescid-i Nebevî de yapılan İbadeti bin derece daha faziletli olduğunu ifade etmiştir.  (bk. Müslim, ??ac?, 250).

Bunların dışında Hz. Peygamber´in içinde ibadet etmeyi en çok sevdiği mescid, İslâm´da ilk mescid olan ?Mescid-i Kubâ?dır. Kendisi her cumartesi burayı ziyaret ederdi.

2. Cami/Mescidler, Yatılı ve Gündüzlü, Eğitim ve Kültür Merkezleri,  İlim, irfan yuvalardır.

Hz. Peygamber´in, bir gün mescide girdiğinde cemaatin bir kısmını dua ve zikirle, diğer bir kısmını ilimle meşgul halde görüp, ?Ben muallim olarak gönderildim? diyerek ilimle meşgul olanların yanına oturması (İbn Mâce, ?Mu?addime?, 17),

Asr-ı saâdet´te cami/mescidin eğitim ve öğretim alanındaki fonksiyonunu göstermeye yeterlidir.

Mescidin bu fonksiyonunun İslâm´dan önceye giden bir geçmişi vardır. İmrân´ın karısının, doğacak çocuğunu mescidde yetiştirilmek üzere adaması (Âl-i İmrân 3/35-37), Mescid-i Aksâ´nın da eğitim ve öğretime uygun bir şekilde kullanıldığınıgösterir. ??İslâm´da ilk eğitim ve öğretim faaliyetleri Mekke döneminde Dârülerkam´da başlamış, Medine´de Mescid-i Nebevî´nin inşasından sonra buna hız verilmiştir.

Mesciddeki eğitim ve öğretim faaliyetleri ?meclis? kelimesiyle ifade edilirdi. Hz. Peygamber´in Mescid-i Nebevî´deki derslerine ?meclisü´l-ilm? denilmiştir ki bu ilk asırda hadis derslerini ifade ediyordu.

Bu meclislerde Hz. Peygamber´in etrafında iç içe daire şeklinde oturan dinleyici grubuna ?halka? denilmiştir (Buhârî, ??İlim?, 8).

Halkalara ders vermede bazı sahâbîler de kendisine yardımcı olmuştur. Ubâde b. Sâmit bunlardan biriydi ve mescidde Kur´an ve okuma yazma öğretiyordu. ??Mescidde barınan ve sayıları zaman zaman 400´e kadar çıkan (Kettânî, II, 232-233) Ashâb-ı Suffe, vakitlerinin büyük bir kısmını mescitte öğrenimle geçiriyordu. Bu sahabelerin bir kısmı sırf bunun için ticaret, zenaat ve tarım gibi işlerden çekilmiş mescitte yatılı kalıyorlardı.

Mescidde eğitim ve öğretim sadece erkeklere münhasır değildi; kadınlar için de Mescid-i Nebevî´de ayrı bir gün tahsis edilmişti.

Kadınların dinî konulardaki geniş kültürleri, kendilerine Hz. Ömer gibi sertliğiyle tanınan bir halifeye çekinmeden itiraz edebilme cesareti vermiştir. Nitekim Hz. Ömer, mehirlere sınırlama getiren kararından bir hanımın itirazı üzerine vazgeçmiştir.

3. Cami/Mescidlerin Devlet Hizmetlerin görüldüğü mekanlardır

a) İdarenin Merkezi Olarak Cami/Mescidler

İslâm dininin tebliğcisi olduğu gibi İslâm devletinin de başkanı olan Hz. Peygamber´in evi mescide bitişik bulunuyordu ve cami ile evini dinî ve idarî münasebetler yönünden âdeta bütünleştirmişti.

İslâm açısından din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmazlığının bir ifadesi olan Hz. Peygamber´in bu uygulaması, daha sonraki dönemlerde de uzun bir süre devam etti.

?Dârülimâre? denilen hükümet konakları cami yanında inşa ediliyordu. Yeni kurulan Kûfe, Basra ve Fustat´ta böyle yapıldı. Dımaşk´ta olduğu gibi fethedilen şehirlerde de cami ve dârülimâre çoğunlukla yanyana bulunuyordu.

Hz. Peygamber´in devlet yönetimiyle ilgili meseleleri mescidde görüşüp kararlar alması ve orada bu kararları halka duyurması sünneti kendisinden sonra devam etmiş, devlete ait idare binaları yapıldığında da bu âdet sürmüştür.

b) Cami/Mescidlerde Minber  ve  irad edilen Hutbeler

Hz. Peygamber´in bütün hutbeleri hayatın maddî ve mânevî ihtiyaçlarıyla yakından ilgili olur, ferdî veya içtimaî, problemlerin çözümüne yönelik mesajlar içerirdi.

Nitekim İslâm kültür ve ibadet tarihinde de hutbeler toplumun ihtiyaçlarına cevap verecek nitelikte olmuş, hutbeyi dinleyen cemaatin ihtiyaçları dikkate alınmaya devam edilmiştir.

Aynı zamanda hutbeler Peygamber Efendimizin ve kendisinden sonra da Halifelerin ve sonra gelen âlimlerin Müslümanlara yönelik olarak gerçekleştirdiği eğitim ve öğretim sürecinin önemli bir parçası olmuştur.

Hutbelerde daima insanî ve dinî değerlerin öne çıkarıldığı, toplumda birlik ve beraberliğin teşvik edildiği konuşmalar yapılmıştır.

Halifeler başşehrin merkez camiinde imâmet görevini yerine getiriyor ve idarede minberden büyük ölçüde faydalanıyorlardı.

Minber başlangıçta merkezî idarenin bir sembolü idi ve sadece Mescid-i Nebevî´de bulunmasına izin verilmişti.

Hz. Ebû Bekir´den itibaren halifeye biat minberde yapılmaya bşlandı. Diğer Halife´lerde de bu âdet devam etti.

Halifelerde biattan sonra idarede takip edeceği genel prensipleri minberde okuduğu ilk hutbe ile ilân ederdi. Bu hutbeler günümüzdeki balkon kunuşmasını ve  resmî gazetede yayımlanan kararnamelerin bir benzeridir.

Hz. Osman muhaliflerine karşı kendi icraatını minberde savunmuş ve bu âdet ondan sonra da devam etmiştir.

Halifeler hacca gittikleri zaman Mekke ve Medine´deki camilerin minberlerinden, İrad ettikleri hutbelerle İslâm dünyasının her tarafından gelen müslümanlara ulaşma imkânı buluyorlardı.

c) Kamu Yönetimi Açısından Cami/Mescidler

Camiler ilk dönemden itibaren idarecilerin halkla bir araya geldiği yerlerdi.

Asr-ı saâdet´te her türlü istek ve meseleler burada dile getiriliyordu.

Müslümanlar Hz. Peygamber´e, ilk halifelere ve diğer idarecilere namaz öncesinde ve sonrasında talep ve şikâyetlerini kolayca intikal ettirebiliyorlardı.

Bir vali hakkında merkeze şikâyet ulaştığında müfettişler camileri gezerek tahkikat yaparlardı (Belâzürî, Fütûhu´l-büldân, s. 287).

d-İktisadi, maliye ve beytülmâl hizmetleri açısından Cami/Mescid

Hz. Peygamber´in iktisadî hayata dair söz ve uygulamaları hadis kitaplarında büyük bir yer tutar. Mukaddes kitaplar içinde devlet bütçesi ve harcamaları ile ilgili hükümler ihtiva eden tek kitap olan Kur´an´ın bu iktisadî hükümleri Asr-ı saâdet´te cami/mescidte yürütülürdü.

Vergilerin tahsili ve tevziine bizzat nezaret eden Hz. Peygamber, mescidde toplanan malları gerekli yerlere ve ihtiyaç sahiplerine dağıtırdı.

Hz. Peygamber devrinde Mescid-i Nebevî´ye bitişik ?meşrebe?, ?gurfe? veya ?hizâne? adlarıyla anılan bir oda beytülmâl olarak kullanılıyordu (Muhammed Hamîdullah, İslam Peygamberi, II, 1121).

İdarenin cami ile olan ilgisinden dolayı başlangıçta beytülmâl genellikle camiye bitişikti, hatta bazan caminin içinde yer alırdı.

e- Adalet Hizmetleri açısından Cami/Mescidler

İslâmiyet´in kendine has hukuk sistemi mescidlerdeki ders halkalarında tâlim edilmiştir. Ashâb-ı kirâm hukukî konuları mescidlerde müzakere ederdi (Dârimî, ?Mu?addime?, 51)

Asr-ı saâdet´te mescid  mahkeme  faaliyetlerin yürütüldüğü bir mekân olarak da hukuka hizmet etmiştir.

Bazı âlimler, ?Sana o davacıların haberi geldi mi? Hani onlar duvardan mescide tırmanmışlardı? (Sâd 38/21) meâlindeki âyeti, mescidlerde kazâî faaliyette bulunulabileceğine delil göstermişlerdir.

Hz. Peygamber´in, ?Benim şu minberimin dibinde kim yalan yere yemin ederse cehennemdeki yerine hazırlansın? (Ebû Dâvûd, ?Îmân?, 3) meâlindeki hadisi, davalara Mescid-i Nebevî´nin minberi yanında bakıldığını göstermektedir.

Ayrıca çeşitli kaynaklarda dört halifenin mescidlerde davalara baktıkları

bildirilmektedir.

f) Askerî Faliyetler açısından Cami/Mescidler

Kendisinden önceki birçok peygamber gibi Hz. Peygamber´in bir vasfı da ordu kumandanı olmasıdır.

Bu bakımdan Asr-ı saâdet´te mescid askerî bir karargâh, bir nevi askerî şûra meclisi ve askerî hastane olarak da görev yapmıştır.

Hz. Peygamber savaştan önce ashabıyla istişare eder ve aksine bir vahiy gelmedikçe onların fikirlerine uyardı.

Uhud Gazvesi öncesinde Mescid-i Nebevî´de böyle bir toplantı yapılmış, çoğunluğun fikri düşmanla şehir dışında karşılaşmak yönünde olduğu için buna uyulmuştur.

Hz. Peygamber savaş kararlarını genellikle mescidde verir ve bunu minberden ilân ederdi; açılan deftere gönüllülerin adlarını yazdırmalarını isterdi.

Sefer halinde orduyu donatmak üzere halkı camide yardıma çağırırdı.

Bir seriyye göndereceği zaman kumandanına mescidde tâlimat verirdi.

Nitekim Abdullah b. Cahş´ı Nahle´ye gönderdiğinde onu gizli bir yazılı tâlimatla Mescid-i Nebevî´den uğurlamıştır.

Orduya bizzat kendisi kumanda edeceği zaman mescidde iki rek?at namaz kılar, zırhını giyerek dışarı çıkar ve kapıya getirilen atına binip seferi başlatırdı.

Kumandanlar sefer dönüşünde, Rasulullah´a mescidde rapor verirlerdi.

Cami/Mescidlerde Kadınlar

Peygamber Efendimiz mescide gelmek isteyen kadınlara mâni olunmamasını istemiş, rahatsız olmamaları için mescidin bir kapısını onlara tahsis etmeyi uygun görmüştür.

Bu gün hala Mescid i Nebevi´de, ?Bab-ı Nisa? isimli kapı vardır.

Hz. Ömer de, daha sonra erkeklerin bu kapıdan girmesini yasaklamıştır.

Ayrıca namaz kılamayacak durumda olsalar dahi büyük küçük bütün kadınların bayram namazlarında namaz kılınan alanın yanına gelerek bayram coşkusunu ve bereketini paylaşmalarını tavsiye etmiştir.

Mescidde eğitim ve öğretim sadece erkeklere münhasır değildi; kadınlar için de Mescid-i Nebevî´de ayrı bir gün tahsis edilmişti.

(Daha geniş Bilgi için bkz, Tdv. İslam AnsiklopedisiDib, Hadislerle İslam

Cami/Mescidlerin mimari unsurlarının ve müştemilatının anlamları

1) Cami/Mescid;

Müslümanların yaşadığı topraklarda ki varlığının, sahipliğinin tapusudur, evrensel belgesidir.

Kur´ân ı Kerim deki , ?Mesecidellah?,(Allah´ın mescitleri) tabiri kullanılmıştır. Onun için cami/mescidler, Allah´ı sembolize (şeâirallahtır) eder. Allahı işaret eder.

Ayrıca Cami kelimesi Allah´ın güzel isimlerin (esmâ ül hüsnâ) dan olması hasebiyle, Allah ü Teala´nın ?cami? isminin  tecelli ettiği kutsal mekanlardır.

Manevi buhranlarda, maddi manevi dert, sıkıntılarda ve darda kalanların sığınabilecekleri, kutsal sığınak ve şifahanelerdir.

2) Minare ve Ezan

Ezanın okunduğu, 24 saatte beş halka halinde, dünyanın etrafında döndüğü, yüce Allah´ın isminin gök kubbede yankılandığı makamdır.

Ezan, Allah´ın varlığın birliğinin ilanı, ikrarı ve şehadetidir.

İnanan-inanmayan, küçük-büyük, kadın-erkek, ırk, dil, din farkı olmaksızın bütün insanlığı kurtuluşa çağıran evrensel bir mesajdır.

Minareden Namaz vaktinin duyurulmasının yanı sıra ?İslam hâkimiyeti? ve ?Müslüman egemenliğini? gösteren bir semboldür.

Minare kalemdir. İslam medeniyetinin temeli okuma-yazma, eğitim-öğretim olduğunu temsil eder. İslamın ilk emrinin ?oku? olduğunu işaret eder.

3) Minber ve Hutbe

Hutbe vasıtasıyla dini ve idari toplumsal mesajların inananlara ulaştırılmasına vasıta olması ile ?Devleti? sembolize eder.

Bununla birlikte minber üzerindeki dört sütunla çevrilmiş alanın, Rabbül Âlemin olan Allah´ın dört büyük melekle, kainatı idare edişini ve hâkimiyetini sembolize etmektedir.

4) Mihrab

İmamın namaz kıldırdığı yer olmasıyla Dini;

Kıble yönünü işaret etmesiyle ?Kabe?yi;

Yapılan badet yönüyle ?Cennete giriş kapısını? temsil eder.

5) Kürsü

Vaizlerin, vaaz verdiği makam olması hasebiyle, Mektebi, (ilkokul, orta okul, lise) Medreseyi, (Üniversiteyi) temsil eder.

6) Kubbe

Cemaati tek mekanda toplaması hasebiyle, Ümmet i Muhammed´in Birlik ve Beraberliğini, manevi bütünlüğütemsil eder.

7) Şadırvan

İslam Medeniyetini temsil eder. Zira İslam Medeniyeti ?Su? medeniyetidir.

8) Cami/Mescid Avlusu

Avluda yapılan sosyal faaliyetlerle, Yardımlaşmayı, dayanışmayı, paylaşmayı temsil eder.

Vesselam!

*1-7 Ekim 2018, Diyanet İşleri Başkanlığı, Camiler ve Din Görevlileri Haftası anısına!



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz