Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Amerika algısı ve gerçeği

İsmail KILLIOĞLU - 15. 08. 2018 Çarşamba

Amerika algısı ve gerçeği

15. 08. 2018 Çarşamba

Her ne kadar ?algı? ve ?gerçek? kelimelerini gündelik hayatta sıkça kullanmış olsak bile, asıl anlamları üzerinde durup düşünmeye başladığımızda, tam olarak olmasa da farklı yönlerinin ve anlamlarının bulunduğunu sezinleriz. En azından duygu ve düşünme eylemiyle, bunların işaret ettiği nesne arasında, kurulan ilişkiye rağmen ayrım yapılması gereğinin ayırdına varırız. Felsefede, özellikle bilgi kuramı (epistemoloji) bakımından böyle bir ayrımın yapılması kaçınılmazdır, hatta zorunludur. Kısaca ?algı?, duyan ve düşünen varlığa, yani özneye ait iken, ?gerçek?, genel olarak nesne veya varlık ile ilişkilidir. Gerçi, bir açıdan ?gerçek? de, duyan ve düşünen bakımından bir ilişkiyi zorunlu kılmaktadır, ama aynı zamanda nesne ya da varlığa bağlıdır. Ayrıca, belirgin ve genel olarak ?algı? duyuma, ?gerçek? ise akla dayanır. Ayrıntıya girildiğinde, sınırları, kaynakları, nitelikleri daha fazla açıklamayı ve tartışmayı gerektirebilir. Yine genel olarak ?algı?, duyumla ilişkisi bağlamında öznelliğe, ?gerçek? ise nesnelliğe açıktır. Kuşkusuz, her ikisi de, sonuçta bir nesneye veya varlığa göndermede bulunur.

 

Bu hatırlatma çerçevesinde bir varlık olarak varsayacağımız ?Amerika? tasavvuru, hem algı, hem de gerçek olarak nitelendirilebilir. Fakat algı olarak Amerika ile gerçek olarak Amerika tasavvuru arasında bir farkın kaçınılmaz bir şekilde ortaya çıkacağı öngörülmelidir. Bir defa Amerika kelimesini toplum veya millet kategorisi içinde düşündüğümüzde, genel ve kabul görmüş anlamında bir toplum veya milletten söz etmek yanıltıcı olabilir. Elbette kıta veya toprak parçası olarak ?Amerika? (ki çok sonraları, yaklaşık 19. yüzyılda, Alman yazarları tarafından kullanılmış ve daha sonra kabul edilmiş bir kavramdır) denilen bir ülke vardır. Bu toprak üzerinde yaşayan insan toplulukları da bulunmaktadır. İtalyanlar, İrlandalılar, Fransızlar, Almanlar, Çinliler vb gibi. Bu topluluk kimliklerinden ayrı, gerçekliğe tekabül etmeyen bir ?Amerikalı? yapay kimlik üretilmiştir. İşte bu yapay ?Amerikalı? kimliğin bağlandığı bir de ?Devlet? vardır. Bunun kendine özgü bir tarihi, giderek bir kültürü, siyasi yapısı ve kurumları oluşturulmuştur. Amerika algısıyla gerçeği, diğer toplum veya milletlerden mahiyet ve nitelik itibariyle farklılık göstermektedir. Algı ve gerçeği farklı olan bu varlığın (toplum, devlet), diğer özneler tarafından oluşturulan algı ve gerçeği de farklı tasavvurların ortaya çıkmasına kaynaklık etmiştir.

 

Toparlamak gerekirse, Amerika algı ve gerçeğini, siyasi ve toplumsal yönüyle nesnel bir tarzda, Avrupa düşünce dünyasında tartışmaya açan yazarların başında Fransız hukukçu ve düşünür AlexisTocqueville ?Amerika´da Demokrasi? (Türkçeye çeviren Özcan Doğan, Doğubatı Yayınları, Ankara 2015) adlı eseriyle gelmektedir. Bizde Amerika´nın varlığıyla karşılaşma farklı olaylar ve tarihlerde gerçekleşmiş gözükmektedir. Yayımlanmamış çeşitli makalelerinde* M. ErkamKıllıoğlu bunun 18. yüzyılda ?dışa açılma? (emperyalist) politika kararıyla Kuzey Afrika´da (Cezayir, Fas, Tunus) gerçekleştirilmeye başlandığını belirtir. Osmanlı Devleti´yle ilk ciddi ilişki, devletin askeri alanda başlattığı ıslahat hareketleri kapsamında silah alma teşebbüsüyle kurulursa da, İngiltere devreye girerek Amerika´yı devre dışı bırakan teklifte bulunur ve 1838 Ticaret Anlaşması´yla silah satışını gerçekleştirir. Tanzimat hareketi de 1839´da Gülhane Hatt-ı Hümayunu´yla başlar. Ancak Amerika´yı karşı çizgiye itmemek için eğitim alanında çeşitli yerlerde kolejler açma imtiyazı verilir. (İstanbul, Harput, Merzifon, Tarsus, Talas gibi yerlerde.) Cumhuriyet döneminde, köklü ve etkili olacak ilişki, Atlantik Paktı dolayısıyla 1945´te kurulacaktır. İnönü´nün aynı yılın Temmuz ayında çok partili hayata geçileceğini beyan etmesi bu bakımdan önemlidir ve dönüm noktasıdır. Bundan sonrası Sovyet Rusya´sının yıkıldığı 1989 yılına kadar uygulanan Soğuk Savaş politikasıdır.

Özetle, Amerika, hâlâ ?algı? yönüyle tasavvur edilmektedir. Oysa Amerika, başından beri emperyalist olarak ortaya çıkmış, bunu şaşmaz bir şekilde uygulayagelmiştir. MarshalYardımı´ndan (ki halkın algısını ?Amerikan bezi ve süt tozu? olarak biçimlendirmişti) Döviz Krizi´ne kadar Amerika gerçeği emperyalizmi içkindir. Bütün ?algılar? bunu destekleyegelmiştir. Marifet algıları gerçek tasavvurlar ve eylemlerle ortadan kaldırabilmektir.

***

*Makalelerden bir kaçının başlıkları şöyle: ?ABD Dış Politikasında Etkili Olan Metafizik Öğeler?, ?Yeni Muhafazakâr Düşüncenin Temelleri?, ?Yeni Muhafazakârlar?, ?Soğuk Savaşın Başlangıcından Günümüze ABD Başkan ve Devlet Adamlarının Geliştirdiği Dış Politika Vizyonları? (Eisenhower´dan Bush´a kadar), ?II. Dünya Savaşı´ndan Günümüze Basra Körfezi´ndeki ABD Çıkarları?, ?ABD´nin Basra Körfezi´nde Çifte Çevreleme Politikası?.

 

Not: M. ErkamKıllıoğlu, Marmara Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler alanında Doktora öğrencisi olup Tez savunması aşamasındadır.


Anahtar Kelimeler: Amerika algısı gerçeği

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz