Fehmi Koru yazdı;
Yaşlanmak, hemen bütün kültürlerde, daha deneyimli olmak anlamına gelir. “Gençler bilebilse, ihtiyarlar yapabilse” deyişi bu gerçeği bizim dille anlatır.
Deneyim, insanları, geçmişte yapılan yanlışların tekrarından kurtarmaya yarar.
Her yerde geçerli bu kural nedense bizim ülkemizde siyaset alanında fazla bir anlam taşımıyor.
Bugün siyasi hayat içerisinde lider düzeyinde yer alan kişiler geçmişte içinde bulundukları partilerinin kapatıldığı gerçeğini bizzat yaşamışlardı.
Şimdi Cumhurbaşkanı olan Tayyip Erdoğan’ın henüz çok gençken Milli Nizam Partisi ile başlayan siyasi serüveni Milli Selamet, Refah ve Fazilet partilerinin Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmasıyla kesintiye uğramıştı.
Kendisi de bir mahkeme tarafından siyasi yasaklı haline getirilmişti.
Az kalsın AK Parti de kapatılacaktı, son anda köşeden dönüldü (2008).
İktidarın küçük ortağı MHP’nin lideri Devlet Bahçeli ile siyaset arkadaşları, partilerinin 12 Eylül (1980) askeri müdahalesini yapanlar tarafından kapatıldığına tanıklık ettiler. Çoğu tutuklu olarak yargılandı da.
Demokrat Parti iktidarı CHP’nin mal varlığına el koydu; 27 Mayısçılar (1960) karizmatik lideri İsmet İnönü yüzünden CHP’ye dokunamadılar, fakat onların izini sürdüren 12 Eylül kadrosu CHP’yi kapatmada tereddüt göstermedi.
Günümüz liderleri arasında geçmişte ilgi duyduğu veya içinde yer aldığı partisi kapatılmamış hiç kimse yoktur herhalde.
O halde nasıl oluyor da, içlerinden bazısı, son seçimde altı milyona yakın oy alarak TBMM’de en kalabalık üçüncü gruba sahip olmuş HDP’nin kapatılmasıyla sonuç alınabileceğini düşünüyor?
MHP kapatıldı da ne oldu? MNP, MSP, Refah ve Fazilet kapatıldı da o partilerin temsil ettiği çizgi yok oldu mu?
HDP’nin kendisi daha önce yedi kez kapısına kilit vurulmuş partilerin bir devamı; şimdi kapatılsa HDP’ye oy vermiş kitleler sahipsiz mi kalacak? Siyasi yasaklı olmaktan kurtulmuş, cezaevinde bulunmayan HDP kadrosu dokuzuncu partilerini kurmakta herhalde hiç zorlanmayacaktır.
Seçmen tabanı olan partiler önlerine engel çıkartılırsa onları aşmayı, kapatılırlarsa yenisini kurmayı bilir.
Gözleme dayalı deneyimlerim bana HDP’nin kapatılmasının siyasette kalıcı bir iz bırakmayacağını söylüyor.
Bana bunu söyleyen geçmiş olayların, kapatılan partiler içerisinde yer almış günümüzün liderlerinde daha derin duygulara yol açmış olması gerekir. Bırakın parti kapatmayı bizzat ve ısrarla istemeyi, onların deneyimine sahip olmayan gençten birileri “HDP kapatılsın” diye ortaya atıldığında, derhal onların ağızlarını kapatmak üzere devreye girmeleri beklenir.
Hayır, öyle olmuyor, HDP’nin kapatılmasını daha önce partilerinin kapatıldığı hüzünlü gerçeğini bizzat yaşamış deneyimli isimler arzu ediyor.
İşte ben de bunu anlamakta zorlanıyorum.
Vaktiyle ülkeyi yönetme misyonunu üstlenecek siyasi başarılar göstermiş partilerin bazısı zaman içerisinde tasfiye oldu. Çoğunun isimleri unutuldu, hala varlıklarını sürdürenler olsa da, seçmen kitlelerini yitirdikleri için onlara artık şans tanıyan yok.
Acaba ne oldu da Anavatan Partisi, Doğru Yol Partisi, Demokratik Sol Parti iktidarın uzağında kaldı?
Siyasi tarihimiz onların düştükleri durumun röntgenini çekmekle meşgul. Tarihin yazması için olayların üzerinden biraz daha zaman geçmesi gerekiyor.
Ancak şu kadarını biliyoruz: Partilerin izmihlali yaptıkları hataların sonucudur.
‘Ülkeye çağ atlattığı’ iddiasının sahibi Anavatan Partisi (ANAP) cumhurbaşkanlığına kadar çıkardığı kurucu lideri Turgut Özal’ı kendisine küstürecek ve ona Cumhurbaşkanlığını yeni bir parti kurmak için terk etmeyi düşündürecek kadar çizgisinden sapmıştı.
Küçüldü, küçüldü ve sonunda tarihe karıştı ANAP…
Partilerin kurumsal hafızalarında bu gerçeğin de yeri mutlaka vardır.
Liderlerin hafızasında da…
Uzun yıllarını siyasetin bizzat içinde yer alarak geçirmiş yaşını başını almış insanların deneyimsiz tıfıl gençler gibi davranmasına anlam vermek zor. Yıllar ve yılların yüzlere yansıyan izleri bilgelik göstergesidir. Bilgelik deneyimle oluşuyor. Bilge insan, yalnız geleceği daha doğru okuyan değil geçmişin hatalarını tekrarlamayan ve tekrarlatmayandır da…
Bizde iktidarların izlediği bir döngü var ve bu döngü kolay kolay değişmiyor.
(1) Kuruluştan iktidarı elde etmeye kadar geçen ve kitlelerin kendilerine güven duymasını sağlayarak siyasilerin iktidara uzandıkları süre.
(2) İcraatlarıyla göz doldurarak iktidarı elde etmelerini sağlamış kitleleri konsolide edebildikleri başlangıç evresi.
(3) İktidardan uzaklaşmalarına yol açacak yanlışlıkları, öyle davrandıklarını bile fark etmeden birbiri ardına yapmaya başladıkları ve bir süre sonra bitiş çizgisine varmalarını getirecek son dönem.
Döngü orada tamamlanıyor.
Tamamlanmasın isteyenler aynı döngüyü geçmişte yaşamış bugünlerde esamileri okunmayan partilerin yaptıkları yanlışları tekrardan kaçınmalılar.
Parti kapatılmasını istemek öyle bir yanlış.
İstemekle kalmayıp bunun gerçekleşmesi için ortalığı velveleye vermek yanlışın en büyüğü.
Toplumda karşılığı bulunan partilerin kapatılması, zorla sakal kesmeye benzer; kesilen sakal daha gür çıkar.
Yol yakınken yanlıştan dönülmeli.
Kapatmak yerine, kapatılmasını isteyecek kadar sizi sinirlendiren partilerle dişe diş siyasi mücadele etmek, -hatta bir adım daha ileri gideyim- var olan sorunlara onlarla birlikte çözüm aramak daha doğrudur.
“Akıl yaşta değil baştadır” diye bir söz var, biliyorum; benim sözüm zaten yaşını akılla taçlandırmış olanlara.