Hertaraf.com’dan Hasan Kanat’ın siyasi analist Dr. Yasir Sabır’ın Elcezire’de “konu ile ilgili” olarak yayımlanan yazısını, siz değerli okuyucularımız için iktibas ediyoruz…
Yaklaşık dört aydır korona virüsü dünyayı, doğudan batıya kadar etkisi altına aldı. İnsanları etkileyen virüs ekonomiyi tahrip edip hayatı tamamen felç etti.
Başlangıçta Virüsün yayılması doğuda gerçekleşti. Herkes batının modern bilim sayesinde bu virüse iyi bir ders vereceğini ve virüsün batıya sirayet etmeden durdurulabileceğini düşünüyordu. Ancak olaylar tüm bu beklentilerin aksine gelişti ve bu makalenin kaleme alındığı an itibariyle dünyanın en gelişmiş ülkesi olan Amerika Birleşik Devletlerinde yarım milyondan fazla insan virüsten dolayı enfekte olurken 22 bin insanda hayatı kaybetti.
Şimdi şu soruyu sormak gerekir Bilim, genetik kodu deşifre etmesi ve insan vücudunun etki mekanizmasını bilmesine rağmen, neden hala bu virüse karşı bir ilaç yada serum bulunamadı?. Bu konuyu mercek altına almamız gerekiyor. Bilimsel çalışma alanı, evrensel olup dünya görüşlerinden uzak, sınırları aşan insani bir çabanın ürünüdür. Ancak batıda bilimsel araştırmalar ve bilimsel icatlar kapitalizmin etkisinde olan bir grup tarafından yönetilmektedir.
Bu Gruplar bilimsel araştırmalar ve icatlara nasıl etki etmektedir?. Bir dünya görüşü olarak kapitalizm menfaati her şeyin ölçüsü kılmaktadır. Bu sistemde insanın yaptığı tüm eylemlerinin asıl gayesi menfaattir. Bu sebeple insan, insanlık vasfının dışına çıkıp odak noktaya menfaati yerleştirir ve kendisi de bu noktanın etrafında dönüp durur. Örneğin İlaç Endüstrisini harekete geçiren asıl etken, öncelikli olarak insan sağlığı değil menfaattir.
Bu durum ilaç endüstrisinin kendisiyle ilgilidir. Ancak kapitalist sistem araştırma ve bilimsel icatlarla ilgili olarak, Düşünce mülkiyeti koruma kanunu adı altında ki bir yasayla, bilimsel araştırmalar ve icatlarla ilgili bir bilim adamının yaptığı çalışmayı başka bir bilim adamının katkıda bulunması durumunu ve çalışmanın geliştirilmesi için birbirlerinden istifade etmelerini, bu kanuna dayanarak kendisinin onay olmaksızın yasaklamaktadır. Bu bahsettiğimiz onay, ancak kapitalist sistemin büyük maddi çıkarlar elde etmesi durumunda gerçekleşir. Bu araştırmalar çalışmayı yapan fikir sahibinin kendisiyle sınırlı kalır ve başkasının bu çalışmaya katkıda bulunup geliştirmesine izin verilmez. Batıda bilimsel yaratıcılığı öldüren ve çalışmaları yavaşlatan iki unsur olduğunu görüyoruz. Biri patent diğeri de Düşünce mülkiyeti meselesidir.
Örneğin Hintli bir bilim adamının bilimsel, yeni bir fikir öne sürdüğü farz edelim ve bu yapılan çalışmadan Avusturalyalılarda katkı da bulunuyor ve çalışmalar bittiği yerde kahire deki bilim adamları devreye giriyor ve ardından Berlin de ki çalışma grubu ile araştırmalar genişletiliyor böylece dünyada ki bilim insanlarının ortak bilgi üretimiyle bilimsel çalışmaların yaratıcılığı ve hızı artıyor. Günümüzde iletişim araçlarında ki ilerlemeyi de dikkate aldığımızda bu ortak bilimsel çalışmaların ne kadar hızlı yol kat edebileceğini düşünün
Bugün korona krizinin bize gösterdiği şey: herkesi tehdit eden bu krizin ağırlığı altında Batı, korona virüsün yol açtığı hastalıklar karşısında, virüse karşı çare bulunması için bilimsel çalışmalarda başka bilim adamları ile kolektif bir çalışma içinde olunması gerektiğini bilmek zorundadır.
Bilimsel çalışmaların herhangi bir kısıtlama olmadan doğal bir şekilde, insanların renklerine ve inançlarına bakılmaksızın ilerlemesi ve bilim adamlarının antikor bulunması noktasında önlerindeki engellerin kaldırılması, korona virüse karşı tedavi sürecini hızlandıracaktır. İslam’ın ilk bilim adamları bilimsel araştırmalar konusunda benzersiz bir örneklik ortaya koymuşlardı. Çünkü bu bilim adamlarının muradı, maddi çıkar elde etmek değil Allah’ın rızasını kazanmaktı. Ayrıca devlet yapılan çalışmaları takdir ediyor ve üretimlerini destekliyordu. Bu ek olarak Müslüman Bilim adamlarının Allah’a Teâlâ’ya imanları ve karşılığını Allahtan alacaklarına dair inançları beraberinde yaptıkları çalışmalarda kendilerine geniş bir ufuk sağlıyordu.
Müslüman Bilim adamlarının yaptıkları çalışmalar, Günümüz deki bilimsel bilginin temelini oluşturmaktadır. Evet, günümüzde iletişim, yazılım ve diğer alanlardaki ilerlemelere rağmen şunu söyleyebiliriz. Kimyanın babası EBU Hayyan 30 bin kitap yazmıştır ki bu sayı batılı bilim adamlarının son yüzyıl içerisinde yazdıkları kitap sayısının üstündedir.
Son olarak Müslümanlar bilimsel ilerleme sahasında olmadığından kendine ait ölçülerini kaybetmiş ve batının ilerleme ölçüsünü esas almıştır. Ancak şunu bilmeliyiz ki bu ölçü gerçek anlamda bilimsel bir etiğe dayanmamaktadır.