Habertürk Yazarı Tarihçi Murat Bardakçı, İran’daki gelişmelerin Türkiye’de gerçeklikten çok uzak biçimde yorumlandığına dikkat çekti.
İran hakkında maalesef cahiliz!
İran’da benzine zam yapılmasının ardından başlayan, günlerce devam eden, Amerikan yönetiminin kameraların önünde bile açıkça destek verdiği ve haber bültenlerinin ilk sıralarında yeralan gösteriler artık sona ermişe benziyor.
Resmî makamlar “başkaldırının bastırıldığını” söylerlerken gösterici grupların sözcüleri yabancı basına “Hâlâ sokaklardayız” diye açıklamalar gönderiyorlar ama o tarafların karışmasını dört gözle bekleyip köpürte köpürte haber yapmaya meraklı yabancı ajanslar birkaç günden buyana sokaklardan pek bir haber vermediklerine göre kargaşa hakikaten bitmiş demektir…
İran iki-üç senede bir mutlaka karışır, rejim aleyhindeki gösteriler memleketin dört bir yanını sarar, ortalık birbirine girer, derken etraf sakinleşir ve hayat hiçbirşey olmamış gibi devam eder.
Washington ile Tahran’ın arasında bir türlü bitmeyen bir nefret mevcut ya; İran ne zaman karışacak olsa Batı basını olup bitenleri allar, pullar, abartır ve manşetlerden verir. Haberleri batı televizyonları, özellikle de Amerikan kanalları daha da büyütür, “İran’da rejim sallanıyor, neredeyse gitti-gidecek” edâsı içerisinde uzun görüntülerle yayınlarlar.
Hani bazı Amerikan TV’leri Gezi olayları sırasında Taksim’e yerleştirdikleri kameralarla “Türkiye’de mevcut iktidar yıkılıyor” havası içerisinde saatler boyunca canlı yayın yapmışlardı ya, işte onun gibi…
Batı basını haberleri temennileri ile beraber verip dururken bizim basınımızda da İran konusunda tuhaf bir âdet hüküm sürer: Komşumuzda ne zaman bir hareketlilik olsa biz de Amerikan gazeteleri ve TV’leri gibi, hattâ onlardan da yüksek sesle “Mollalar gidiyoooor!” diye çığlıklar atmaya pek meraklıyızdır. İran’a 1979’dan buyana hâkim olan rejim bize göre öylesine zayıftır ki, en hafif bir kımıldanma bile o rejimin devrilmesi ile neticelenecektir ve devrilmeye de zaten mahkûmdur!
KOMŞUMUZU BİLMİYORUZ!
Senelerden buyana böyle düşünür, böyle söyler ve böyle yazarız ama hayallerimiz bir türlü tahakkuk etmez!
Sebep, İran’ı bilmememizdir…
İran’ı anlayıp hakkında düzgün yorum yapmak ve tahminde bulunmak için son gelişmelerin ayrıntıları dışında iki konuda sağlam şekilde bilgi sahibi olmak gerekir: İran’ın geçmişi ve Şiilik hakkında…
1979’da devrilen son Şah’ın bir dışişleri bakanı “Buraya eski Yunanlılar, Romalılar, Türkler ve daha başka milletler geldiler, asırlarca hüküm sürdüler ve hepsi bizden birşeyler öğrenip gittiler” demişti…
Mesele budur, karşımızda mazisi neredeyse 25 asır öncesine dayanan eski bir medeniyet ve daha sonra Şia inancını millî ve romantik kisve hâline getirmiş bir millet vardır. Bu milletin tarihini, kültürünü ve itikadını bilmeden yapılacak yorumlar, meselâ İran’ın rejimini sarıklı birkaç ayetullahtan ibaretmiş meâlinde edilecek sözler, bu son hadiseler sırasında yazılıp söylenen hiçbirşeyin tahakkuk etmemesi gibi her zaman kof çıkmaya mahkûmdur. Bizdeki “İran uzmanı” ve “Ortadoğu üstadı” stratejistlerin anlattıklarından bir şey anlayabilene de zaten helâl olsun!
İran geçmişte dostumuz mu idi? Hayır! Öyle ki, vaktiyle ezelî ve ebedî düşmanımız olarak gördüğümüz Rusya ile giriştiğimiz savaşlardan çok daha fazlasını İran’a karşı verdik, yani İran ile çok daha uzun müddet mücadele ettik. Rıza Pehlevî şayet devrilmeyip de iktidarda kalsa idi, İran’ın bölgenin en büyük gücü olup başımıza tam bir belâ kesileceği de kesin idi… Tahran ile son zamanlarda şartlar gerektirdiğinde beraberce hareket etmemize rağmen birçok konuda hâlâ aynı görüşte değiliz, menfaatlerimiz farklıdır, bundan sonra da böyle olacaktır ama İran’daki en ufak esintide kalkıp “Mollalar gidiyooor!” diye boş çığlıklar atmamız komşumuzdan bîhaber olduğumuzu ve öğrenmek için de hiçbir şey yapmadığımızı gösterir, o kadar.
Unutmayalım: İran’daki son gösteriler, geçmişte yaşanan ve rejimin değişmesi ile neticelenen hadiselerin yanında devede kulak bile değildir! Dolayısı ile boş hayallere dalmayalım, bugünkü rejim gitmeeeez!
Kaynak: http://www.islamianaliz.com/